Buradasınız

İNSANIN GÂYESİ HAYATI İBADET KILMAK OLMALI [HÜSEYİN TÜRKOĞLU]

İnsanın Gâyesi Hayatı İbadet Kılmak Olmalı

Prof. Dr. Ahmed Yüksel Özemre


Kaynak: Sağlık Yolu Dergisi, Sayı 7, Ocak-Şubat-Mart-2005, Sf 14 -15
Röportaj: Hüseyin Türkoğlu

Prof. Dr. Ahmed Yüksel Özemre, Türk kamuoyunun özellikle 1986 yaşanan “Çernobil Faciası” ve akabindeki gelişmelerle tanıdığı bir isim. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Başkanı olarak, o dönemde Türkiye’nin faciadan etkilenme durumu hakkında başvurulan tek yetkili idi. Zîrâ Nisan 1986‘daki faciada Ukrayna‘da otuz bir kişi aşırı radyasyona maruz kalarak ölmüş pek çok kişi hastalanmış, on binlerce insan da bulunduğu yerlerden göç etmek zorunda kalmıştı. Facia Türkiye‘yi de etkilemiş ve özellikle Kuzey Trakya‘da ve Doğu Karadeniz Bölgesi’nde radyasyon oranı yükselmişti…

 

Prof. Özemre uzun ve yorucu bir yöneticiliğin ardından şimdilerde Üsküdar’daki babadan kalma mütevâzî dairesinde emekliliğini yaşıyor. Emeklilik deyince, öyle akşama kadar “boş vakit geçiriyor” anlamında değil tabii. Zîrâ o geçirdiği birçok rahatsızlığa rağmen çalışmalarını sürdürüyor ve bilhassa kitap çalışmalarını aralıksız devam ettiriyor. Evinde ziyâret ettiğimiz Sayın Özemre, sorularımızı içtenlikle cevaplandırdı:
HT: Sayın hocam, uzun süre Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Başkanlığı yaptınız ve özellikle çernobil Faciası ve akabinde Türkiye’de sık sık gündemi siz belirlediniz. Ayrıca bilimsel çalışmalarınızın ürünleri ile birlikte güncel ve manevî ağırlığı da olan birçok kitap yayınladınız. Prof. Özemre şu sıralar neler yapıyor?

 

AYÖ: İLİM ÇALIŞMALARIM SÜRÜYOR
Emekliliğimi yaşıyorum. Geçirdiğim birçok rahatsızlık dolayısıyla ile artık eski enerjim, eski gücüm kalmadı. Kendimi çok iyi idâre etmek mecburiyetindeyim. Ancak gene de ilmî faaliyetlerime devam ediyorum. Gelen gidenim bol, elhamdulillah. Sağ gözümden on altı ameliyat geçirdim ve şu anda sadece % 10 görüyor. Buna rağmen hamdolsun on üç kitap bitirdim ve hâlâ da yazmakta olduğum kitaplarım var.

 


Prof. Dr. Ahmed Yüksel Özemre
HT: Efendim bir süre önce ciddi bir rahatsızlık geçirdiniz. Geçmiş olsun dileklerimizle birlikte, hastalık ve hastalığa bakış açınız hakkında neler düşündüğünüzü öğrenebilir miyiz?

 

AYÖ: Şimdiye kadar yirmi dokuz ameliyat, ikisi son derece çabuk ilerleyen olmak üzere dört kanser geçirdim. Bir difüz peritonit, beş sene süren agronilositoz denilen kan hastalığı geçirdim. Bunun ötesinde yüksek tansiyon, şeker, polinevrit, anjina pektoris, iki defa hepatit viral, bir atipik zatürre, üç defa siroza yaklaştıran karaciğer yağlanması, iki kırık, iki artroz ve iki de menüsküs geçirdim. Bunlardan dolayı ıstırap çektiğimi tahmin edebilirsiniz. Fakat bunların ben daima hayır tarafını gördüm. Cenâb-ı Hakk, bana çok sabır lütfetti, ıstıraplarım bir tarafta kaldı. Bu hastalıklar esnâsında harikûlade verici, ilim sahibi, pek çok îman ve hizmet ehli doktorla karşılaştım ve bunlarla dost oldum.

HASTALIKLAR DÜNYAYA BAKIŞ AÇIMI DEĞİŞTİRDİ

Bu dostlarımın sayesinde pek çok yakınım da Cenâb-ı Allah’ın lütfu keremi ile sıhhâtlerine kavuştular.

Hem de hayatları kurtuldu. Ben geçirdiğim bu sıkıntılı hastalıklardan dolayı Cenâb-ı Hakk’a hamd ve şükrediyorum. Bunlar dünyaya bakış açımı etkilemede çok müessir oldular. Hâl-i hazırda ayaklarımdaki polinevritten, gözümde geçirdiğim on altı ameliyattan dolayı görememekten ve şekerimin kolay kolay zaptu-rapt altına alınamamasından ve diğer birçok hastalıktan dolayı mûzdaribim. Gücüm kuvvetim azalıyor. Ama hamd ediyorum, bütün bunların Cenâb-ı Hakk’ın lütf-u keremi olduğunu görüyorum. Yine de bu hâlime bakıyorum; yetmiş yaşında bu kadar bâdireyi atlattıktan sonra hâlâ daha tuvalete yalnız başıma gidebilmem ve hâlâ daha aklımın işlemesi ve Cenâb-ı Hakk’ın lütfu keremiyle çeşitli konularda bir sürü kitap yazabilmem beni hayata bağlıyor. Çok şükür, hâlimden şikâyetçi değilim.

 

HT: Hastalar için tedavi mutlaka önemli, ancak moral değerlerinin de bu konuda çok önemli olduğu dikkate alınırsa, hastalara ve hasta yakınlarına bu anlamda neler tavsiye edersiniz?

 

AYÖ: Tabii hastanın da yakınlarının da dünyâya bakış açısının, ilim, îman ve Cenâb-ı Hakk’a teslimiyetle şekillenmiş olması onlar için büyük bir ehemmiyete hâizdir. Ben meselâ ilk büyük ameliyatlarımda hekimlerin benim Almanca bilmediğim zehabıyla söyledikleri, “Yazık, çocuk klinikman ölü. Birkaç gün sonra da ex olur” ifadelerini duyduğum hâlde Cenâb-ı Hakk’a itimadım dolayısıyla hiçbir zaman ölümü aklıma getirmedim. Istırap çektim, ama ölümü aklıma getirmedim, çünkü teslimdim. İnsân eğer Allah’a teslim olursa, ezelde Cenâb-ı Hakk’ın kendisi için takdîr etmiş olduğu Levh-i Mahfuz’da yazılı kaderine de îman ile teslim olursa, bunda ne korkulacak bir şey olur, ne de üzülecek bir şey olur. Filvâki Şer’an her türlü tedbiri almanız gerekir, ama tedbir takdîri bozmaz. Bu bakımdan, eğer buna îmanınız varsa hastalık karşısındaki tutumunuz son derece Rahmânî bir bakış açısıyla kendini şekillendirir. Ve Cenâb-ı Hakk’ın bu bakış açısını bütün bu hastalıklarım dolayısıyla gitgide geliştirerek bana lütfetmiş olmasından dolayı da kendisine nâmütenâhi hamîd ve şâkirim.

 

HT: İnsânların hastalığa yakalanmamaları için ne yapması ya da yapmaları gerekir, nelere dikkat edilmeli?

AYÖ: TEMİZLİK, DENGELİ BESLENME VE AZ YEME

Bunun birincisi temiz olmaktır. İkincisi dengeli beslenmektir. üçüncüsü ise az ve sık yemektir. Yâni sofradan karnı doymuş olarak kalkmamaktır. Yemek lezzetini bir şehvet hâline getirmemektir. Bunun ötesinde doktorların dediklerine riayet etmek lâzımdır. Şimdi doktorluk çok değişti. Bir takım yeni yetme doktorlar insanları bir şey gibi, bir eşyâ gibi alıyorlar, eşyâ gibi ölçüyorlar, biçiyorlar. Hâlbuki insanların kendi içinde ölçüye biçiye gelemeyen fevkâlade yüksek gizli güçler vardır. Bu güçler ancak îmanla ve teslimiyetle ortaya çıkıyor ve bunların farkında değiller. Hâlâ eski tip İslâmi usûllere göre îman sahibi olan ve bunları uygulayan doktorları bulmak zorlaştı. Şimdi insanlar eğer temizliğe, az ve sık yemeğe, karnını doyurmadan sofradan kalkmaya, dengeli beslenmeye, kötü alışkanlıklardan kendini korumaya, içki, sigara ve uyuşturucu gibi şeylerden korunmaya özen gösteriyorlarsa herhâlde bu; zâhiri olarak söylüyorum ömürlerinin uzamasına, sağlıklı bir hayat sürmelerine etken olabilir. Ama bununla beraber, Cenâb-ı Hakk bunlar hakkında ezelde ne hükmettiyse bunlar olacaktır. Bütün bunlara rağmen şu ya da bu şekilde kendine bulaşan mikroplar, virüsler dolayısıyla hayatları alt üst olan insanlar yok değil. Ben de kendime çok dikkat ettiğim, gençliğimde çok iyi spor yaptığım, yemeklere riayet ettiğim ve kötü alışkanlıklarım olmadığı hâlde bugün birçok hastalık ve ameliyat geçirmiş bir insan olarak karşınızdayım. Onun için bunlara riayet etmekte büyük fayda var. Yâni sağlıklı yaşamın olmazsa olmaz ilk şartları bunlardır.

 

HT: Efendim, ilâve etmek istediğiniz bir husus var mı, okuyucularımıza ne gibi tavsiyeleriniz olacak?

 

AYÖ: Daha önce söylediklerimi kısaca tekrarlamak gerekirse; insanın hayatını cennet kılabilmesi için, hayatının her sâfhasını ibadete çevirmesi ve Cenâb-ı Hakk’a da teslim olması lâzım. Hayatı ibadet kılmak insanın gâyesi olmalı. Buradaki ibadet dediğiniz zaman, sadece beş vakit abdest namaz ve Hacc ibadeti anlaşılmamalı. İnsan her gördüğü şeye Rahmânî bir görüş açışıyla bakmalı ve her şeye hüsn-i zan ile yaklaşıp, hayrlısıyla dua etmeli. “Bir işin sonunu sabırla beklemek ibadettir” diyen Hazreti Peygamberimizin sözüne itibâr edecek olursak, gördüğümüz olumsuzluklar, kötülükler ve sıkıntılar karşısında; bir gün bunların nasıl olsa değişeceğini düşünerek, bunlar hakkında hep hüsn-i zanla ve hayır duada bulunmak herhâlde insanı mutlu kılmaya yeter de artar.
Tasarım & Geliştirme | kerataif