Buradasınız
İRAN İSLÂM CUMHÛRİYETİ'NİN URANYUMU ZENGİNLEŞTİRMESİ HAKKIDIR, AMA...
URANYUMU ZENGİNLEŞTİRMESİ HAKKIDIR, AMA…
Bu antlaşmanın IV. maddesinin 1. fıkrası: "
Ayrım gözetmeden ve bu Antlaşma'nın I. ve II. maddelerine uygun olmak şartıyla, bu Antlaşma'daki hiçbir şey Antlaşma'ya taraf olanların sulhçu amaçlara yönelik araştırma yapmak, nükleer enerjinin üretimini ve kullanımını geliştirmek husûsundaki vaz geçilmez ve devredilmez haklarını zedeleyecek şekilde yorumlanamaz" olduğunu hükme bağlamaktadır.Bu anlaşmayı imzâlayan her devlet: 1) kendi yargı alanı içinde sâhip olduğu nükleer tesislerdeki nükleer madde addedilen her şeyin envanterini (yâni bunların mikdarını ve bu mikdarlardaki azalmaları ve artışları) ve bulundukları yerleri eksiksiz olarak IAEA'ya bildirmekle, ve 2) IAEA'nın bu konuda görevli kıldığı "Nükleer Tesisler Müfettişleri"nin2 de bu tesislere serbestçe girip gerekli periyodik izlemeleri ve denetimleri yapmalarını sağlamakla yükümlü kılınmaktadır.
NPT, bir "Nükleer Silâh Sâhibi ülke"nin diğer ülkelerin topraklarında, karasularında ve hava sahalarında nükleer silâhlar ve nükleer patlayıcılar bulundurmasını yasaklamamaktadır. Bu sebebledir ki ABD, Rusya başka ülkelerdeki askerî üslerinde nükleer bombalar bulundurabilmektedirler.
Devletlerin sâhip oldukları plütonyum, uranyum, toryum gibi nükleer malzemelere dair beyânları ve bu beyânların IAEA müfettişleri tarafından te'yid edilmesi, söz konusu devletin NTP'nin bağlayıcı maddelerini ihlâl etmemekte olduğunun yegâne delilleridir.
Bu prosedürde en ufak bir aksama: 1) IAEA'nın hemen harekete geçmesine, 2) o devleti uyarmasına, ve 3) durum hiçbir yoruma yer vermeyecek şekilde aydınlanıncaya, ya da o devletin beyânları ile IAEA müfettişlerinin denetim raporları birbirleriyle tamâmen uyuşuncaya kadar o devlete IAEA'nın, gitgide artan ve diğer devletlerin ve hattâ Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin dahî müdâhil olabileceği, politik bir baskı ve bunun sonucu olarak da uluslararası bir ambargo uygulanmasına yol açabilir.
Bugüne kadar 188 devlet tarafından imzâ edilip Millî Meclis'lerinde onaylanmış olan NPT, 5 Mart 1970 târihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye NPT'yi 28 Ocak 1969'da imzâlamış ama Türkiye Büyük Millet Meclisi bunu ancak 17 Nisan 1980'de onaylamıştır. Buna göre, Türkiye gerek kendi ulusuna ve gerekse diğer uluslara karşı: 1) nükleer silâh üretmeyeceğini, ve 2) nükleer silâh üreten ülkelere de yardım etmeyeceğini resmen taahhüt etmiş bulunmaktadır. NPT'yi şimdiye kadar imzâlamamış olan devletler ise: Hindistan, İsrail, Küba, Pâkistan ve Vatikan'dır.
İran NPT'yi imzâya açıldığı 1 Temmuz 1968 günü imzâlamış ve 2 Şubat 1970 târihinde de onaylamıştır. İran hâlen Rusya ile olan anlaşması uyarınca Buşehr'de bedeli 800 milyon dolar olan hafif sulu, WER-1000 tipi bir nükleer reaktör inşâ etmektedir. Bu 1000 megawatt-elektrik gücündeki nükleer reaktör muhtemelen % 1,8 ilâ % 2,4 oranında"zenginleştirilmiş3 uranyumlu" yakıt elemanları kullanacaktır. Bu reaktörün 90 ton ağırlığındaki 180 nükleer yakıt elemanından oluşan ilk yakıtı Rusya tarafından karşılanmaktadır. Bununla ilgili anlaşma da 27 Şubat 2005 târihinde imzâlanmıştır.
Bu anlaşmaya göre, Buşehr'de faaliyete geçecek olan ilk reaktörden çıkacak kullanılmış yakıt elemanları İran'ın NPT'ye rağmen nükleer plütonyum4 bazlı nükleer bomba yapma girişiminde bulunmaması için, Rusya'ya iade edilecektir. Bu kullanılmış yakıt elemanlarında ise bir yılda 30 nükleer başlık üretimine yetecek kadar 250 kg plütonyum birikmiş olacaktır. İran ise nükleer santrallerinin bundan sonraki nükleer yakıt ihtiyâcını karşılamak üzere İsfahan'a 150 km ve Kaşan'a da 40 km uzaklıktaki Natanz'da bir uranyum zenginleştirme tesisi kurmaktadır. Buraya kadar herşey gerek Rusya gerekse İran açısından NPT'ye yâni uluslararası hukūka uygundur.
Ancak İran'ın, açıklamış olduğu "nükleer enerjiyi geliştirme programı"nın samimiyeti açısından, sütten çıkma kaşık kadar beyaz olmadığını gösteren en azından bir dizi "ihmâlleri" bulunduğu da bâzı devletler, fakat en önemlisi NPT'nin ve Nükleer Güvenlik Anlaşmaları'nın yürütülmesinden ve denetiminden sorumlu olan IAEA'nın Genel Direktörü Muhammed El Baradey5 tarafından bizzat açıklanmış bulunmaktadır. El Baradey'in bu açıklamaları son 3 yılda İran nükleer tesislerini 26 kere denetlemiş olan IAEA müfettişlerinin raporlarına dayanmaktadır.
El Baradey 12 Ocak 2006'da Newsweek dergisinde yayınlanan bir beyânatında: "üç yıldır İran'da ciddî denetimler yapmaktayız; ama üç yıldan sonra bile hâlâ İran'ın nükleer programının yalnızca sulhçu amaçlara mı yönelik olduğu konusunda bir hükme varabilecek durumda değilim" demektedir.
Fransa, Almanya ve İngiltere 16 Ocak 2006'da IAEA Genel Direktörü'ne gönderdikleri bir mektupla IAEA'nın 35 kişilik Guvernörler Meclisi'ni "İran meselesi"ni görüşmek üzere olağanüstü toplantıya dâvet etmişler ve 4 Şubat 2006 târihinde olağanüstü toplanan IAEA Guvernörler Meclisi de, Türkçe'ye tercümesini aşağıda takdîm ettiğim şu önemli, bir bakıma açıklayıcı ve ithâm edici kararı almış bulunmaktadır:
İran İslâm Cumhuriyeti'nde NPT Güvenlik Anlaşması'nın Uygulanması
4 Şubat 2006'da alınan GOV/2006/14 sayılı karar
(a) İran'ın nükleer programı hakkında almış olduğu bütün kararları göz önüne alan,
(b) Kezâ Genel Direktör'ün raporlarını da göz önüne alan,
(c) Nükleer Silâhların Yayılmasını önleme Antlaşmasını'nın ayrım gözetmeden ve bu Antlaşma'nın I. ve II. maddelerine uygun olmak şartıyla, bu Antlaşma'daki hiçbir şeyin Antlaşma'ya taraf olanların sulhçu amaçlara yönelik araştırma yapmak, nükleer enerjinin üretimini ve kullanımını geliştirmek husûsundaki vaz geçilmez ve devredilmez haklarını zedeleyecek şekilde yorumlanamayacağını şart koşan IV. Madde'sini göz önüne alan,
(d) Genel Direktör'ün ve Sekreterlik bürosunun İran'a Nükleer Güvenlik Anlaşması'nı uygulamak, İran'da askıya alınan güvenlik meselesini çözmek ve Iran'ın askıya alma uygulamasını denetlemek konusundaki profesyonel ve tarafsız gayretlerini takdirle karşılayan,
(e) Genel Direktör'ün bu durumu özel bir tahkîkat konusu olarak tanımlayışını göz önüne alan,
(f) Yukarıda söz edilen raporlarda Genel Direktör'ün, yaklaşık üç yıllık yoğun denetim faaliyetinden sonra, Ajans'ın İran'ın nükleer programı hakkında bâzı önemli meseleleri aydınlatabilecek ya da İran'da beyân edilmemiş nükleer maddelerin bulunmadığına hâlâ hükmedecek bir durumda olmadığına işâret etmiş olduğunu göz önüne alan,
(g) İran'ın NPT Güvenlik Anlaşması'ndaki sorumluluklarını yerine getirmesindeki çok sayıda ihmâl ve ihlâllerini ve İran'ın nükleer faaliyetlerini gizlemesi konusunda geçmişte ortaya koyduğu ama Eylûl 2002'denberi İran'ın beyânlarının, bu faaliyetlerinin ve diğer meselelerin mâhiyetinin Ajans tarafından denetlenmesinin de ortaya çıkarmış olduğu vechile İran'ın nükleer programının yalnızca sulhçu amaçlara yönelik olduğu hakkında teessüs eden güven eksikliğini göz önüne alan,
(h) Genel Direktör'ün İran'ın tam saydamlığının, Ajans'ın askıda kalmış olan meseleleri açıklığa kavuşturmak için zorunlu ve çok da gecikmiş olduğunu beyân etmiş olduğunu göz önüne alan,
(i) Ajans'ın İran'ın konvansiyonel askerî ve sivil alanda olduğu kadar (Genel Direktörün GOV/2005/67'de işâret ettiği gibi) nükleer askerî alanda da uygulanabilecek donanım, malzeme ve faaliyetleri hakkındaki raporları tamamlayarak işbirliğinde bulunması talebini göz önüne alan,
(j) Genel Direktör'ün Kasım 2005'de İran'ın elinde UF6'yı küçük mikdarlarda metale indirgemek, ve zenginleştirilmiş, doğal ve fakirleştirilmiş metalik uranyumu döküm yoluyla yarı-küre şekline sokmağa ve imâl etmeğe mâtuf gerekli işlemlerle ilgili bir dokümana sâhip olduğunu (GOV/2005/87 dokümanında) rapor etmiş olduğunu göz önüne alan,
(k) İran'ın nükleer programı hakkında ciddî kaygılar ifâde eden ve İran'dan kapsamlı bir güven tâzeleyici dönemin beklenmekte olduğunda mutâbık olan,
(l) İran'ın nükleer meselesinin diplomatik bir çözümü lehinde gayret etmek kararlılığını te'yid eden,
(m) İran meselesinin bir çözümünün nükleer silâhların yayılmasını önleme konusundaki global gayretlere ve, temin yolları da dâhil olmak üzere, kütlesel imhâ silâhlardan arındırılmış bir Orta Doğu hedefine katkıda bulunacağını kabûl eden.
Guvernörler Meclisi
1. Askıntıda kalmış olan meselelerin çözülmesinin ve İran'ın programının yalnızca sulhçu amaçlara yönelik olduğu konusunda bir güvenin tessüs etmesinin ancak, İran'a yönelttiği çağrılara İran'ın böyle bir güveni ihdas edecek şekilde olumlu cevap vermesiyle mümkün olduğunu vurgular, ve bu bağlamda İran'ın:
-
Ajans'ın denetimleri tamamlanmış oluncaya kadar, araştırma ve geliştirme dâhil zenginleştirme ve yeniden işleme [röproses'e] tâbi tutma operasyonları ile ilgili bütün faaliyetlerini tam ve sürekli olarak askıya almasının,
-
Ağırsu moderatörlü bir araştırma reaktörünü inşâ etme husûsundaki kararını gözden geçirmesinin6,
-
Ek Protokol'u derhâl onaylamasının ve eksiksiz uygulamasının,
-
İran'ın, 18 Aralık 2003'de imzâlamış olduğu ama henüz onaylanmamış olan Ek Protokol'un şartlarıyla uyumlu olarak faaliyette bulunmaya devâm etmesinin,
-
Genel Direktör tarafından derpiş edildiği vechile, Güvenlik Anlaşması ve Ek Protokol'un formel taleblerini genişleten ve kişilere, satın alımlar ile ilgili evrâka, farklı iki kullanımlı donanıma, bâzı askerî atölyelere ve Ajans'ın kendi denetimini desteklemek açısından taleb edeceği araştırma ve geliştirmelere erişim imkânını içeren GOV/2005/67'deki saydamlık tedbirlerini uygulamasının
zorunlu olduğu kanısındadır;
2. Genel Direktör'den bu adımların İran'dan taleb edilmiş olduğunu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne rapor etmesini ve bu meseleyle ilgili ne kadar IAEA raporu ve kararı varsa onları da Güvenlik Konseyi'ne takdîm etmesini taleb eder;
3. Ajans'ın, İran'ın nükleer programı ile ilgili bâzı önemli meseleleri çözecek durumda olamadığından ve özellikle de İran'ın metal uranyumdan yarı-kürelerin imâlâtı hakkında bir dokümana sâhip olmasından ve Sekreterliğin işâret etmiş olduğu gibi bu sürecin nükleer silâhların bileşenlerinin imâlâtını ilgilendirmesinden ciddî olarak endîşe duyduğunu beyân eder; ve bu dokümanın Ajans'ın resmî mühürü altında muhâfaza altına alınması kararının olumlu bir tedbir olduğunu kaydederek, İran'a bu dokümanı Ajans'ın mührü altında muhâfaza etmeyi ve bunun tam bir kopyasının da Ajans'a teslim edilmesini taleb eder;
4. Askıda kalmış olan meselelerin halli için zorunlu olduğuna hükmettiği bütün zenginleştirme ve yeniden işleme faaliyetlerinin askıya alınması konusundaki mükerrer çağrılarına rağmen, İran'ın uranyumu dönüştürme faaliyetlerine İsfahan'daki tesisinde 8 Ağustos 2005'de yeniden başlamış ve 10 Ocak 2006'da da zenginleştirme faaliyetlerine yeniden başlamak üzere tedbirler almış olmasını derin teessürle karşılar;
5. İran'ın, daha önceki kararlarda da belirtilmiş olduğu gibi, garantiler konusundaki geçmişi ve askıntıdaki meseleler göz önüne alındığında, bir bölünebilir (fisil) malzeme7 üretimi kapasitesini geliştirmeğe çalışma niyetinde bir güven eksikliğinin mevcûd olduğunu anlamağa ve güvenlik arttırıcı önlemler ile ilgili tutumunu bir kere daha gözden geçirmeğe ve güveni arttırmaya katkıda bulunabilecek müzâkerelerde yapıcı bir yaklaşım takınmaya dâvet eder;
6. İran'ın Ajans ile, Genel Direktör'ün "elzem" ve de "bir hayli gecikmiş" olarak değerlendirdiği, tam ve çabuk bir işbirliğine rızâ göstermesini, ve özellikle de askerî bir nükleer boyutu olabilecek faaliyetlerin karakterini aydınlatmak husûsunda Ajans'a yardım etmesini taleb eder;
7. İran'ın beyânlarının gerçekliğini tesbit için Ajans'ın çalışmasının sürdüğünü vurgular ve: Ajans ile İran arasındaki Nükleer Güvenlik Anlaşması'nın uygulanması; İran'da beyân edilmemiş nükleer malzeme ve faaliyetlerin mevcûd olmadığı hakkında inanılır güvenceler elde edilmesi amacıyla, resmen yürürlüğe girinceye kadar ek protokolun da uygulanması; ve Ajans tarafından olağan-dışı meselelerin çözüme kavuşturulabilmesi ve İran'ın nükleer faaliyetlerinin bütün vechelerinin geçmişinin ve mâhiyetinin açıkça ortaya çıkması konularındaki çabalarının devâmını Genel Direktör'den ricâ eder;
8. Bu kararın ve bundan öncekilerin uygulanışı hakkında Guvernörler Meclisi'nin Mart'taki olağan toplantısına bir rapor takdîm etmesini ve hemen sonra da bu rapor ile Mart'taki toplantıda alınacak olan bütün kararları [Birleşmiş Milletler] Güvenlik Konseyi'ne bildirmesini Genel Direktör'den ricâ eder:
9. Meseleyi tasarrufu altında tutmaya devâm etmeye karar verir.
IAEA Guvernörler Meclisi'nin bu kararı, uslûbundaki diplomatik zerâfetten soyutlanarak, kısaca özetlenecek olursa:
1) NPT'nin IV. Maddesine atıfta bulunarak, zımnen, İran'ın sulhçu amaçlara yönelik bir uranyum zenginleştirme tesisi kurmasının hakkı olduğunu teslim ve te'yid etmekte; fakat
2) İran'ın imzâlamış olmakla taahhüt altına girmiş olduğu uluslararası anlaşmaların (NPT'nin ve Nükleer Güvenlik Anlaşması'nın) kendisine yüklemiş olduğu sorumlulukları bilinçle askıntıda bıraktığını, IAEA denetimlerinde işbirliği yapmadığını, elindeki nükleer malzemenin envanterini denetçilere vermemekte ısrarlı olduğunu vurgulamakta;
3) Bunlardan ötürü ortaya çıkan güven eksikliğinin üzücü olduğunu beyân etmekte ve İran'ın bu uluslar arası anlaşmaların kendisine yüklediği sorumlulukları reddedercesine nükleer bomba yapmak için zaman kazanma çabası içinde olduğunu imâ etmekte;
4) İran'ı henüz onaylamamış olduğu ek protokol onaylanıncaya kadar, sanki bu protokol onaylanmış gibi, bunun maddelerine uymaya dâvet etmekte;
5) IAEA'nın Genel Direktörü'nün Mart 2006'da vereceği rapor ve Guvernörler Meclisi'nin buna dayanarak alacağı kararların bu konuyla ilgili eski kararlar ve evrâk ile birlikte Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne havâle edilmesini de karara bağlamaktadır.
Bu, İran'ın uluslararası anlaşmaların kendisine yüklediği sorumlulukları umursamayan ve nükleer bomba yapmak üzere alt-yapıyı hazırlamak üzere zaman kazanmak için IAEA'yı oyalamakta olduğunu tescil eden çok ağır ve suçlayıcı bir karardır. IAEA, İran'ı sorumlulukları doğrultusunda hareket etmeye iknâ edememiş ve doğru yola sokamamış olmanın üzüntüsüyle, son çâre olarak kınanması (ve kendisine belki de uluslararası ambargolar gibi yaptırımlar uygulanması) için durumunu resmen Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne havâle etmeğe mecbur kalmıştır.
Ayrıca, iranlı yetkililer İran'ın IAEA ile imzalamış oldukları Nükleer Güvenlik Anlaşması'nı ihlâl ederek 18 yıldanberi santrifüjlü bir uranyum zenginleştirme tesisi ve 12 yıldanberi de lâzerli bir bir uranyum zenginleştirme tesisi inşâ etmekte olduklarını kabûl etmişlerdir. İran, gene Nükleer Güvenlik Anlaşması'nı ihlâl ederek, küçük mikdarlarda uranyum ve plutonyum da üretmiş bulunmaktadır. Kezâ İran, gene Nükleer Güvenlik Anlaşması'nı ihlâl ederek, 1991 yılında çin'den ithâl etmiş olduğu 1,8 ton tabiî uranyumu da IAEA'ya beyân etmemiştir. Bugün İran'ın elinde ne mikdarda nükleer malzeme bulunduğu bilinmemektedir. Oysa bu anlaşmanın tesis etmiş olduğu rejimde bir nükleer tesisi rapor etme şartı 1 "efektif kilogram" bölünebilir nükleer malzeme konulduğu andan başlar ve rapor verme süresi de 30 gündür.
İran, Şah Rızâ Pehlevî zamanında 1974 yılında U-235 zenginleştirmeye yönelik bir tesis olarak Fransa'da kurulmakta olan EURODİF'den 1 milyar dolar karşılığında % 10'luk bir hisse satın almış ve 1977'de de 180 milyon dolar daha ödemişti. Humeynî Devrimi'nden sonra İran bu paraları faizi ile birlikte geri istemiş ve hukūkî prosedür ancak 1991 yılında İran'a 1,6 milyar dolar ödenmesiyle kapanmıştı.
Elde edilen bilgilere göre İran'ın hâlen Natanz'da inşâ etmekte olduğu uranyum zenginleştirme tesisi yıllık 250 ton ayrıştırılacak uranyum işleme (250 MTSWU/a) kapasitesinde olacaktır. Bu konuda ABD'nin kapasitesi 18.700 MTSWU/a, Rusya'nınki 15.000 MTSWU/a, Fransa'nınki 10.800 MTSWU/a ve Hollanda'nınki ise 2.200 MTSWU/a'dır. Daha küçük kapasitelerde: İngiltere, Almanya, çin, Pâkistan, Hindistan, Japonya, Kuzey Kore, Güney Kore, İsrail, Brezilya ve Arjantin'in de uranyum zenginleştirme tesisleri vardır. Güney Afrika Cumhuriyeti ise kendi tesislerini kapatmıştır. Avustralya böyle bir tesis kurmayı plânlamaktadırlar.
İran'ın uluslararası anlaşmaları ihlâl ettiği Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin önüne gittiği zaman, bu kuruldan: 1) söz konusu ihlâlleri dolayısıyla İran'ı kınayan ve IAEA ile olan münâsebetini düzeltmeğe dâvet eden, yâhut 2) üye devletleri İran üzerinde diplomatik baskıya dâvet eden, yâhut da 3) İran'a diplomatik, mânevî ve maddî ambargo uygulayıcı bir karar çıkabilir.
NPT ile Nükleer Güvenlik Anlaşmalarını imzâlamamış olan Hindistan, İsrail ve Pâkistan için, uluslararası hukuk açısından herhangi bir yaptırım uygulayacak bir merci yoktur. Bununla beraber burada da Batı'nın çifte standardı işletilmiş; İsrail'in atom bombası üretebilmesi için, rivâyetlere göre, NPT'ye rağmen Fransa ile Güney Afrika Cumhûriyeti bu ülkeye yardım etmişler ve hattâ Fransa ilk atom bombasının Fransa'nın Pasifik Okyanusu'ndaki deneme alanı olan Mururoa Atolü'nde denenmesine izin ve maddî destek vermiştir. Buna karşılık Pâkistan, yaklaşık 30 yıldır, açıklanmamış ama etkin bir ambargo altında tutulmuştur. Hindistan'a ise hiçbir yaptırım uygulanmamıştır. Bu arada nükleer bomba yapmış ve bunu Kalahari çölünde denemiş olan Güney Afrika Cumhûriyeti ise uluslararası baskılar sonunda bomba üretiminden vaz geçmiş ve durumu IAEA tarafından denetlenmiştir.
ABD'nin, açıkladığı gibi, İran'a bu ihlâlleri yüzünden askerî saldırıya geçmesinin ise uluslararası hukuk açısından aslā bir dayanağı olmayacaktır. ABD olsa olsa Pâkistan misâlinde yapmış olduğu gibi, İran'ın iç istikrârını bozarak ve belki bir kaç suikast düzenleyerek İran'ı rahatsız edecektir, o kadar.
[1] Türkiye, Birleşmiş Milletler örgütü'nün bir alt-kuruluşu olan IAEA'nın kurulduğu andan itibâren yâni 1957 yılındanberi üyesidir.
[2] Eski talebelerimden Doç.Dr. Halûk Berkmen, Dr. Necmi Dayday, ve Doç.Dr. Çetin Ertek'in yanında rahmetli Doç.Dr. Abbas İlhan Saraç, (çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi Müdürü iken ve daha sonra ve Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Başkanı olduğum dönemlerde mâiyetimde çalışmış olan) önder öner de Nükleer Tesisler Müfettişi olarak uzun yıllar IAEA'da görev yapmış ve bu görevlerinden emekli olmuşlardır. Hâlen IAEA'da bu göreve Türkiye'den yalnızca Erhan Tandoğan devam etmektedir.
[3] Tabîat'ta bulunan uranyumun, yaklaşık, % 99,93 kadarı U-238 ve, yaklaşık, % 0,7 kadarı da U-235 izotopundan oluşmaktadır. Zenginleştirilmiş uranyumda U-235'in oranı artmış, fakirleştirilmiş uranyumda ise bu oran azalmıştır. Elektrik üretimi için kullanılan hafif sulu reaktörlerde kullanılan nükleer yakıtta, reaktör tipine göre, % 1 ilâ % 4,5 oranında zenginleştirilmiş uranyum vardır. Araştırma reaktörlerinde bu oran daha fazla olur. Meselâ çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi'ndeki ilk TR-1 reaktörünün ilk yüklenen yakıtı % 90 oranında zenginleştirilmiş uranyum ihtivâ etmekteydi. Buna karşılık TR-2 araştırma reaktörünün son yüklenen yakıtı ise % 20 oranında zenginleştirilmiş uranyum ihtivâ etmekteydi.
[4] Nükleer bombalar ya saf Pu-239 ya da saf U-235 izotopundan yapılır. Pu-239 elemanı reaktör içindeki yakıtta zamanla oluşmaktadır. Yakıt tüketilip reaktörden çıkarıldıktan sonra fiziksel ve kimyasal işlemlere tâbi tutularak Pu-239 ayrıştırılır. Uranyum zenginleştirme tesislerinde U-235, daha çok, uranyum hegzaflüorür gazının santrifüj makinalarında muameleye tâbi tutulmasıyla elde edilir. Bu gibi tesislerde kullanılan santrifüj makinalarının hızlarının stabilitesi için "inverter" denilen cihazlar kullanılır. En iyi inverter cihazları Türk malı olanlardır. Bunların satışı serbesttir. Pâkistan kendi uranyum zenginleştirme tesisini kurarken bu inverterleri İstanbul piyasasından temin etmiş, bu ise ABD'nin diplomatik gazabını doğurmuş, bu cihazların Pâkistan'a satılmaması istenmiştir. Oysa inverterler yalnız uranyum zenginleştirme tesislerinde değil sanayide daha pekçok yerde kullanıldığı için bunların satışının engellenmesi söz konusu değildir.
[5] 1942 Kāhire doğumlu, hukuk eğimi görmüş ve meslek olarak diplomatlığı seçmiş olan Muhammed El Baradey, uzun yıllar IAEA'nın çeşitli kademelerinde hizmet ettikten sonra, IAEA Genel Direktörük makāmına 1 Aralık 1997'de seçilmiş ve bu görev 2005 yılında ikinci defa 4 yıl için uzatılmıştır. ABD Irak meselesinde eski IAEA Genel Direktörü Hans Blix ile kendi istediği yönde rapor vermediği gerekçesiyle El Baradey'i Genel Direktörlük'den uzaklaştırmak için çok uğraşmış ve hattâ eşi Aida El Kâşif'in iranlı olduğu dedikodusunu yayarak kendisinin İran meselesinde İran'ın tarafını tutarak görevini kötüye kullandığı iftirâsını dahî atmıştır. 2005 yılı Nobel Sulh ödülü El Baradey ile Genel Direktörü olduğu IAEA arasında paylaştırılmıştır. El Baradey'e bu ödül: "Nükleer enerjinin askerî amaçlara yönelik kullanımına engel olmak ve bu enerjinin sulhçu amaçlarla en güvenli şekilde kullanılmasını sağlamak" için gösterdiği çabalar yüzünden verilmiş ve ABD'nin kendisini karalamak için yaptığı çabalara iyi bir cevap olmuştur.
[6] Guvernörler Meclisi'nin bu kararı en azından şaşırtıcı ve muhakkak ki bâzı üyelerin zoruyla alınmış olan politik bir karardır. İran daha önce de bu konuda kendisine yapılmış olan tenkidleri 12.10.2005, 19.10.2005 ve 4.11.2005 târihli notalarıyla reddetmiş; ağırsulu araştırma reaktörünün başındanberi Ajans denetiminde inşâ edilmekte olduğunu ve bunun İran'ın ihtiyâcı olan tıbda ve sanayîde kullanılan radyoizotopları üreteceğini bildirmiş; Ajans'ın "NPT'ye aykırı olarak Sionist İsrail rejimine nükleer yönden yardım edenlerin" peşinden koşacak yerde İran'ı suçlamasını takbih etmiştir.
[7] Bölünebilir (fisil) malzeme: Uranyum ve plutonyum gibi, nükleer silâh yapımında ya da nükleer reaktörlerde enerji üretiminde kullanılan, ve çekirdekleri nötronların çarpmasıyla bölünürken açığa enerji çıkaran malzeme.