Buradasınız
ALBERT EİNSTEİN
Rölâtivite
Teorisinin 100. Yıldönümü Münâsebetiyle:
XX.
Yüzyılın En Büyük Teorik Fizikçisi
ALBERT
EİNSTEİN
(1879-1955)
* *
*
"İnsanlık
târihinde en olağanüstü araştırma ve keşif yüzyılını harekete geçiren bu adam
ilmî muhayyele gücünü ve dehâyı temsil etmektedir. Aynı derecede önemli olan
onun bunu, ilmin: aslı açısından ne kadar beşerî, kullanımı açısından ne kadar
bilge ve amaçları açısından da ne kadar ahlâkî olduğunu belirtecek bir şekilde
yapmış olduğudur. Her ne kadar Einstein'ın Teorik Fizik'deki eseri kaçınılmaz
bir biçimde Atom Çağı'nın doğuşu ile ilgilendirilmiş ise de o, daha 1930'lar
gibi erken bir dönemde zamanının kaba kuvvetlerinin aleyhinde konuşmak
cesâretini göstermiştir. O, entelektüel zekâ ve vâsî bir yaratıcılığın, sulhun
sebat-kârâne bir şekilde peşinde koşmaya adanmış beşerî değerler ile cem'
edildiği özel bir kahramanlık
kavramının
mücessem timsâlidir.
Neil
L. Rudenstein
Harvard
Üniversitesi Rektörü
Şöhretten
önceki Yıllar
Time dergisininin 1999 yılında
yaptığı anket sonucu
XX.Yüzyılın Adamı
olarakilân etmiş olduğu Albert Einstein 14 Mart 1879 târihinde Almanya'da Ulm şehrinde
Hermann ve Pauline Einstein'ın ilk çocuğu olarak doğmuştur
1.Babası kardeşi ile birlikte küçük bir elektrik fabrikası sâhibiydi. üç yaşına
kadar konuşma zorluğu çekmiş olan çocuğa altı yaşından i'tibâren yedi yıl
boyunca keman dersleri aldırılmıştır. Keman, Einstein'ın vefâtına kadar yanından
ayırmadığı ve en meşhur olduğu zamanlarda bile gerek dost gerekse ilim adamları
arasındaki toplantılarda, teklif vâkı' olduğunda, hiç nazlanmadan tevâzu ve
şevkle çalacağı bir enstrüman olacaktır.
1886
yılında Münih'de lâik bir okula kaydettirilen Einstein, daha sonraları
ebeveyninin dinî uygulamalarla pek alâkaları olmadığını söylemişse de, Musevîlik hakkındaki ilk temel
dinî bilgileri gene de evde annesinden öğrenmiştir. Einstein'ın ilme karşı
ilgisi 5 yaşındayken eline geçen bir pusula ile başlamıştır. Ama onun merâkını
asıl tahrîk eden, evlerinin müdâvimi olan kendisinden 12 yaş büyük Tıb Fakültesi
öğrencisi Max Talmud'un tavsiyesiyle 1889 yılından i'tibâren okuduğu vülgarize
ilim kitapları ile bu arada Buchner'in
Kraftund Stoff
(Kuvvetve Madde) ve Kant'ın
Kritik der reinen Vernunft
(SafAklın Eleştirisi) kitapları olmuş; Max Talmud ile bu konulardaki fikir teatileri
ve tartışmaları 1894 yılına kadar sürmüştür. Bu dönem onda fiziksel âlemi
tanımaya ve sırlarını elde etmeye yönelik büyük bir merak ve şevkin geliştiği
bir dönem olmuştur. Bunun ilk sonucu onun 1895'de Belçika'daki dayısı Caesar
Koch'a gönderdiği
MagnetikBir Alanda Esîr'in Durumunun İncelenmesi Hakkında
başlıklı bir denemesidir.
Einstein İsviçre'de Aarau Kantonu
Lisesi'nin bitirme imtihânlarında Târih, Cebir, Geometri, Tasarı Geometri ve
Fizik derslerinden 6 üzerinden 6; Almanca, İtalyanca, Kimya, Tabîat Bilgisi
derslerinden 5; Coğrafya, Resim ve Teknik Resim derslerinden de 4 alarak 1896
yılında Zürih'deki Eidgenösische Technische Hochscule'ye2
(ETH) imtihânsız girmeyi başarmıştır. Bu yüksek okulda kendisine liselerde
hocalık yapmasına imkân veren bir dala kaydolmuştu. ETH'da, daha sonraları
GenelRölâtivite Teorisi
'nikurarken
TansörAnalizi
konusunda kendisine yardımcı olacak olan Marcel Grossmann3
(1878-1936), Michele Angelo Besso4
(1873-1955) ve kezâ 1903 yılında evlenip 1919 yılında boşanacağı, 2 erkek ve bir
de kız çocuğunun annesi olacak olan sırp asıllı matematikçi Mileva
Marić5
(1875-1948) ile de dostluk kurmuştur.
Einstein ETH'dan 1900 yılında mezun
olurken Fonksiyonlar Teorisi'nden 6 üzerinden 5,5; Teorik Fizik'den, Uygulamalı
Fizik'den ve Astronomi'den 5 ve diploma çalışmasından da 4,5 almış; buna rağmen
ETH'ya asistan olmak için yapmış olduğu başvuru
reddedilmiştir.
1901 yılında İsviçre vatandaşlığına
geçen Einstein düztabanlığı ve ayaklarındaki varisleri dolayısıyla askerlik
görevinden muaf tutulmuştur. Bir yıl
çeşitli lâboratuvarlarda ve liselerde iş arayıp kısa süreli işlerle idâre
ettikten sonra 1902 yılında, 1909 yılına kadar çeşitli kademelerinde çalışacağı,
Berne'deki Bröve Dairesi'nde sürekli bir iş bulmaya muvaffak
olmuştur.
"Annus
Mirabilis"
hayatında 1905 yılı
annusmirabilis
(hârikayıl) diye anılan önemli bir dönüm noktasıdır. Bu yıl Einstein,
Annalender Physik'
de6,her biri Fizik'de çığır açan dört makāle
yayınlamıştır.
Bunlardan
über die von der molekularkinetischen
Theorie der Wärme geforderte Bewegung von in ruhenden Flüssigkeiten
suspendierten Teilchen (Durağan akışkanlar içinde süspansiyon hâlindeki
küçük tâneciklerin, ısının moleküler kinetik teorisinin gerektirdiği hareketleri
hakkında) başlıklı makālesinde7
BrownHareketi
'ninteorik bir açıklamasını takdîm etmiştir.
über
einen die Erzeugung und Verwandlung des Lichtes betreffenden heuristischen
Ge-sichtspunkt
(Işığın üretimi ve dönüşümüne ilişkin höristik bir görüş açısı) başlığı altında
yayınlamış olduğu makālede8
Einstein, Planck'ın
kuvantumfikrini
FotoelektrikOlayı
'nauygulamış; ışığın, E =
hnPlanck
bağıntısını gerçekleyen
IşıkKuvantumu
adını verdiği (sonraları
Foton
denilecekolan) ışık tâneciklerinden oluştuğunu kabûl ederek bunların elektronlar ile
çarpışmalarını incelemiş; ve kinetik enerjileri, metale bağlı elektronların bağ
enerjilerinden üstün olduğu takdirde bu tâneciklerin, Klâsik Mekanik kānûnlarına
göre, elektronları metalden koparacaklarını göz önünde tutarak bu olayın o
zamana kadar yapılamamış olan açıklamasını vermiştir. Aynı yıl rus fizikçisi
AbramFyodo-rowich Joffe
bu teorinin deney ve gözlemlere uygun olduğunu göstermiştir. Bu makāle daha
sonra
FotonTeorisi
adı altında tanınacak olan makālesidir. Elektromagnetik radyasyonların
tâneciksel yapısı hakkında iknâ edici deneysel kanıt ise fotonların elektronlarla esnek çarpışmasını
tesbit etmiş olan Arthur Holly Compton (1892-1962) tarafından 1922 yılında elde
edilmiştir.
Zur
Elektrodynamik bewegter Körper
(Hareket hâlindeki cisimlerin elektrodinamiği) Einstein'ın
özelRölâtivite Teorisi
hakkındaki ilk makālesidir9
.Bu teorinin ortaya çıkmasını tahrîk eden sebepler hakkında biraz bilgi vermek
gereklidir.
1866
yılında James Clark Maxwell (1831-1879) elektrik ve magne-tik alanları zarif bir
matematik formalizm içinde birleştirerek târihteki ilk
BirleşikAlan Teorisi
'nikurmuştu. Böylece elde edilmiş olan
elektro-magnetikalan
özel fiziksel şartlar altında kendisini magnetik ya da elektrik alan olarak
izhâr ediyordu. Teori, bu elektromagnetik alanın uzaya ışık hızına eşit bir
hızla "dalgasal" bir şekilde yayıldığını haber vermiş ve bu durum Herz'in
(1803-1888) deneyleriyle de tahkîk edilmişti.
O
zamana kadar dalgasal bir hareketin vuku bulmasının ancak bu titreşimlere
yataklık edecek maddî bir ortamın varlığı ile mümkün olduğu ilmen sâbitti.
Maxwell de elektromagnetik titreşimlerin uzayda yayılmasına dayanak olacak olan
ve adına
Esîr(Ether) denilen bir ortamın var
olması gerektiğine hükmetmişti. Bu farazî ortamın tüm Evren'i, maddenin içindeki
atom-altı boşluklar da dâhil olmak üzere, kaplayıp doldurduğuna
inanılmaktaydı.
İşte
bu durumda, 1878 yılında Michelson'un (1852-1931) aklına Dünyâ'nın,
mutlakuzayı
oluşturmakta olduğuna inanılan Esîr'e nazaran
mutlakhızını
ölçmek fikri geldi. Bu ölçüm sonucunun, en azından, Dünyâ'nın Güneş'in
etrâfındaki dolanma hızına eşit olması bekleniyordu. Michelson'un geliştirmiş
olduğu
İnterferometreile yapılan bu ölçümler, 1878 yılından 1920 yılına kadar kaç defa ve kaç kişi
tarafından tekrarlanırsa tekrarlansınlar, Dünyâ'nın Esîr'e nazaran hızını hep
sıfır olarak vermişlerdir. Bu sonuca göre Dünyâ, bu ölçümlere ve Güneş'in
etrâfında ortalama 29 km/saat gibi bir hızla yol almasına rağmen, Esîr içinde
sükûnette bulunmaktaydı(?!). Bu
çelişkili durum Fizik'te büyük bir krize yol açtı ve bu kriz Einstein'ın özel
Rölâtivite Teorisi'ni kurduğu 1905 yılına kadar
sürdü.
Einstein,
meseleye daha serinkanlı ve objektif bir biçimde bakıldığında, Michelson
deneyinin ve ölçümlerinin aslında iki önemli ilkeye işâret etmekte olduklarına
dikkati çekti: 1) Esîr diye bir ortam yoktur; ve bunun sonucu olarak da 2)
yapılan bu ölçümler, ışığın kaynağının zâtî hareketinden bağımsız olarak, uzayda
her yönde sâbit hızla (izotrop) yayıldığının kanıtıdır.
Bundan
sonra Einstein,
Eylemsizlik (Atâlet)Sistemleri
denilen yâni biribirlerine nazaran sâbit bir v hızıyla düzgün, doğrusal öteleme
hareketi yapan
referanssistemleri
'nde FizikKānûnları
'nınşekillerini korumalarının, yâni söz konusu referans sistemlerinde
invaryant (değişmeden)kalmalarının şartını araştırdı.
özelRölâtivite İlkesi
(yada eski deyimiyle Mahdût İzâfiyet Umdesi) Fizik Kānûnlarının eylemsizlik
sistemlerindeki bu eşdeğerlilik durumu özetlemektedir:
Biribirlerinenazaran düzgün doğrusal hareket icrâ eden referans sistemlerinde fizik kānûnları
(elektromagnetizma ve mekanik kānûnları)
invaryanttır
.Aslında
bu bir programdır. Bu programı gerçekleştirebilmek için Einstein önce ışık
hızının her referans sisteminde sâbit kalması şartı altında Maxwell'in
elektromagnetik alan denklemlerinin şekillerinin invaryant kalması için fiziksel
büyüklüklerin nasıl değişmeleri gerektiğini araştırdı. Bu, onu
LorentzDönüşüm Denklemleri
'negötürdü. Bu denklemler v
hızınınc ışık hızına nazaran ihmâl edilecek
küçüklükte olması hâlinde Klâsik Mekaniğin
GalileDönüşüm Denklemleri
'neindirgeniyorlardı. Lorentz Dönüşüm Denklemleri'nin Mekanik Kānûnları'na
uygulanması ise bir cismin kütlesinin
kendisine bağlı referans sisteminde değil fakat ölçümün yapıldığı referans
sisteminde hızı ile artacağını, saatin ölçtüğü bir "zaman aralığı"nın ise bu
saatin kendisine bağlı referans sisteminde değil fakat ölçümün yapıldığı
referans sisteminde gene hızı ile büyüyeceğini; buna karşılık bir uzunluğun
kendisine bağlı referans sisteminde değil fakat ölçümün yapıldığı referans
sisteminde kısalacağını gösterdi. Bu olaylarda v
hızıc ışık hızına nisbetle ne kadar
büyükse gözlenen etkinin de daha büyük olacağını
göstermişti.
Lorentz
Dönüşümleri çerçevesinde Fizik Kānûnları'nın invaryant kalması bütün eylemsizlik
sistemlerindeki gözlemcilerin belirli olayları
bir referans sisteminden diğerine değişmeyen kānûnlar aracılığıylayorumlamalarına yol açmaktadır ki bu da farklı gözlemciler arasında
FizikselObjektiflik
kavramının korunmuş olması demektir.
Bu
görüş açısından
objektiflikfiziksel olayların ya da gözlemlerim değişmezliği değil fakat fizik kānûnlarının
değişmezliği ile eşanlamlı olmaktadır. Bir tren istasyonunda aşağı düşmekte olan
bir cismin yörüngesinin istasyondaki bir gözlemciye göre bir "doğru" olmasına
mukābil o sırada sâbit bir hızla istasyonun önünden geçmekte olan bir trende
bulunan başka bir gözlemciye göre bu cismin yörüngesi bir "parabol" olacaktır.
Düşen cismin bir diferansiyel denklem aracılığıyla ifâde edilen hareket kānûnu
her iki gözlemci için de aynı olduğu sürece yörüngeler arasındaki bu zâhirî
farklar bu anlamdaki objektiflik kavramı bakımından önemli değildir. Einstein'ın
Rölâtivite Teorisi'nin ithâl ettiği bu tarz bir objektiflik kavramı Tabîat
hakkındaki bütün birbiçimlik iddialarını duygusal idrâk alanından çıkarmakta
Tabîat'ın birbiçimliğini fizik kânûnlarının formel invaryant ifâdeleri
çerçevesinde tesis ve ifâde etmektedir.
Einstein'ın
aynı yıl aynı dergide yayınlamış olduğu Ist die Trägheit eines Körpers von seinem
Energieinhalt abhängig? (Bir cismin eylemsizliği onun enerji muhtevâsına
bağlı mıdır?) başlıklı inceleme m kütleli her cisme bir E
=mc2sükûnet enerjisinin tek
ābül ettiğinigöstermiştir10
.Akademik
Ortama Giriş
1907 Haziranı'nda Berne üniversitesi'ne Privat-Dozent (Eylemsiz Doçent) olmak
üzere başvurmuşsa da, başvurusu Habilitationsschrift (bir çeşit
Doçentlik Tezi) ihtivâ etmediği için, reddedilmiştir. Şubat 1908'deki
başvurusuna bir Habilitationsschrift
eklemiş olduğundan bu başvurusu kabûl edilmiş, ve sonunda Privat-Dozent olmuştur. 1909 yılında
Bern'deki Bröve Bürosundan ayrılan EinsteinZürih üniversitesine yılda 4500 FS
ücretle Yardımcı Profesör olarak atanmıştır. Bu arada Cenevre üniversitesi
kendisine Doctor Honoris Causa (Şeref Doktoru)
pâyesi vermiştir11.1911 yılında İmparator François
Joseph'in imzâladığı bir kararnâmeyle Prag'daki Karl-Ferdinand üniversitesi'ne
Ordinaryüs Profesör olarak atanan Einstein, aldığı bir dâvet üzerine, bir yıl
sonra ETH'ya profesör olmuştur. 1913 yılı ilkbaharında Zürih'de Einstein'ı
ziyâret eden Planck ve Nersnt Einstein'a Berlin üniversitesi'ne ders vermek
yükümlülüğü olmaksızın bir profesör kadrosu, Prusya İlimler Akademisi'nde bir
araştırıcı kadrosu ve (müstakbel) Kaiser Wilhelm Enstitüsü'nde de bir direktör
kadrosu teklif etmişler. Aynı yıl içinde Prusya İlimler Akademisi'ne seçilen
Einstein kendisine yapılmış olan teklifleri kabûl ederek Berlin'e
yerleşmiştir.
1916 yılında Alman Fizik Derneği'nin
Planck'dan boşalmış olan başkanlığına getirilen Einstein 1917 yılı ilkbaharında midesindeki ülserden
epeyi ızdırab çekip bir de sarılık olduktan sonra aynı yılın sonbaharında Kaiser
Wilhelm Enstitüsü direktörlüğüne getirilmiştir. 1920 yılına kadar süren bu
rahatsızlıkları esnâsında ona kuzini Elsa12
(1876-1936) bakmıştır. Einstein ile Elsa 1919 yılında evlenecekler ve bu evlilik
Elsa'nın vefâtına kadar huzur ve muhabbetle devâm
edecektir.
Yoğun
İlmî Faaliyet
Yılları:
1906-1924
1907 yılında Einstein Plancksche Theorie der Strahlung und die
Theorie der spezifi-schen Wärme (Planck'ın ışıma teorisi ve özgül ısılar
teorisi) başlıklı makālesiyle13
katı cismin özgül ısısının sıcaklığa bağlı olarak değişmesi meselesine yeni
palazlanmaya başlayan Kuvantum Teorisi'ni uygulayarak bunun deneyle uyuşan
teorik açıklamasını elde etmeyi başardı. Bunun ve fotoelektrik olayının gene
"kuvantum" fikriyle açıklanabilmesi Kuvantum Teorisi'nin fizikçilerin nezdinde
bu hâliyle îtimad edilebilir ve geçerli bir teori olduğu kanaatini tesis etti.
Einstein'ın
katı cisimlerin özgül ısıları hakkında yayınlamış olduğu bu makāle, aynı
zamanda, bütün Fizik literatüründe Katı
Hâlin Kuvantik Teorisi
hakkında yazılmış olan ilk makāledir.
Aynı yıl Eintein meşhûr
"Gedankenexperiment"lerinden (zihnî de-neylerinden) birini analiz ederek "Hayatımın en hayrlı fikri" diye
tanımladığı
Eşdeğerlikİlkesi
'nikeşfetmiştir. Eşdeğerlik İlkesi eylemsizlik alanları ile gravitasyon alanlarının
arasında bir eşdeğerlik olduğunu ifâde etmektedir. Bu ilkeye dayanarak Einstein:
1) büyük kütleli gök cisimlerinden yayılan ışığın doğal olarak bir Doppler
kaymasına uğranası ve kezâ 2) bu kabil bir gök cisminin gravitasyon alanını kat
eden bir ışığın düz bir doğru üzerinde değil de doğrudan saparak bir eğri
üzerinde yoluna devam etmesi gerektiğini
göstermiştir.
opalesans
hakkında yayınladığı bir incelemesi onun klâsik istatistiksel fizik hakkındaki
son büyük eseri olmuştur.
tutulmasında ışığın söz konusu sapmasının deneysel olarak tesbit edilebileceğini
idrâk ettiği bir yıldır. Klâsik Kuvantum Teorisi'nden hareket ederek yapmış
olduğu hesaplara göre, Güneşi teğet olarak geçerek bir yıldızdan bize erişen
ışığın Güneş'in gravitasyon alanı tarafından 0,83 yay sâniyesi14
kadar bir sapmaya uğraması gerekmektedir.
Hermann Minkowski (1864-1909) özel
Rölâtivite'yi 4-boyutlu bir öklitimsi geometri aracılığıyla yeni baştan formüle
eden, onu geometrileştiren,
onu geometrik bir şive (jargon) ile
zenginleştiren zâttır. Min-kowski tam anlamıyla öklitsel olmayan bu geometride
bilinen 3 boyuttan başka, t ile zaman
değişkenini göstererek ile gösterilen bir sanal
zaman boyutu
ithâl etmek sûretiyle zarif bir uzay-zaman
formalizmi
ihdâs etmiş ama Teorik Fizik'te böylece fizikî
sezginin bir
mikdar perdelenmesine
ve matematiksel formalizmin ise ön plâna çıkmasına sebeb
olmuş, yol açmıştır.
Einstein ise özel Rölâtivite eğer
genelleştirilecekse bunun mutlakā Minkowski'nin açmış olduğu yoldan mümkün
olacağını kısa zamanda idrâk etmiş ve gerek, artık ETH'da Matematik Profesörü
olan, Marcel Grossmann gerekse Michele Angelo Besso ile birlikte çalışıp
müzâkere ederek bu amaca erişmeğe çalışmıştır. Marcel Grossmann Einstein'ı
Tansör
Analizi'ne
ve, buradan hareketle de,
Riemann
Geometrisi'ne
âşinâ kılmış olan kimsedir.
özel
Rölâtivite İlkesi, biribirine nazaran düzgün
doğrusal hareket
hâlinde bulunan referans sistemlerinde fizik kānûnlarının invaryant olmalarını
taleb ediyordu. Einstein 1912 yılında i'tibâren bu ilkeyi, biribirine nazaran
ivmeli
hareket eden
referans sistemlerinde de fizik kānûnlarının invaryant olmalarını
sağlayacak
şekilde
genelleştirmenin yollarını aramaya başlamıştı. Bu iddialı program ancak dört yıl
sonra kemâle ermiş olacaktı.
Einstein,
tesis etmeyi plânladığı Genel
Rölâtivite Teorisi
hakkındaki tasarısının ilk taslağını Entwurf einer Verallegemeinerten
Relativitätstheorie und einer Theorie der Gravitation (Genelleştirilmiş bir
rölâtivite teorisi ile bir gravitasyon teorisinin taslağı) başlıklı
makālesiyle15
1913 yılında açıkladı. Bu makālede gravitasyon, ilk defa, metrik
tansör
aracılığıyla açıklanmaktaydı. Teori, Einstein'ın 1916 târihli Grundlagen der allgemeinen
Relativitätstheorie (Genel rölâtivite teorisinin temelleri) başlıklı
makālesiyle16
nihaî şeklini aldı. Bu makāle Genel Rölâtivite Teorisi'ni sistematik bir biçimde
takdîm eden ilk açıklamaydı. Aynı yılın Aralık ayında ise Einstein daha sonra
birçok dile çevrilecek olan en meşhûr eserini: über
spezielle und allgemeine Relativitätstheorie
(özel ve Genel Rölâtivite Teorisi Hakkında) başlıklı kitabını da
tamamladı.
Bu
teoride kullanılan ve bütün fizik olaylarının içinde vuku buldukları kabûl
edilen 4-boyutlu Riemann uzayına özge geometri dilinin ortaya koyduğu en önemli
özellik bu
uzayın eğriliğinin cisimler tarafından belirlenmekte
olduğu
yorumudur. Daha avâmî (popüler) bir
deyimle bu teoriye göre cisimler bulundukları yerin civârında uzayın yapısını
değiştirmekte ve uzaya bir eğrilik vermektedirler.
1916
yılında teorinin yayınlanmasından birkaç ay sonra Karl
Schwarzscild17
(1873-1916) Genel Rölâtivite Teorisinin alan denklemlerinin sâbit ve büyük
kütleli bir gök cismi ile bunun etrafında dolanan bir gezegen için bir çözümünü
buldu18.
Genel Rölâtivite Teorisinin ilk adımdaki en büyük başarısı, Merkür gezegeninin
elips şeklindeki yörüngesi üzerinde Güneş'e en yakın noktası demek olan
perihel
noktası'nın
100 yılda 43,2" kadarlık bir rotasyon hareketi yapmasının söz konusu bu
Schwarzschild
çözümü'ne
göre teorik açıklamasını sağlamış olmasıydı. Bu fark daha önceki gözlemler
sonucu tesbit edilmiş fakat Newton'un (1642-1727) Gravitasyon Teorisi çerçevesi
içinde tatmin edici bir açıklamaya
kavuşturulamamıştı. Merkür'ün yörüngesi üzerinde bozucu bir etki yapan Güneş ile
Merkür arasında bulunduğu kabûl edilen farazî bir gezegen varsayımı da gerçekçi
çıkmamış; öyle bir gezegen aslâ gözlenememişti. Oysa gözlemler sonucu tesbit
edilmiş bu 43,2" lik değer Schwarzschild çözümü'nün Güneş ve Merkür ikilisine
uygulanmasıyla hesaplanan teorik değer ile aynıydı.
Bundan
üç yıl sonra 29 Mayıs 1919 târihinde vuku bulan bir tam Güneş tutulması
Einstein'ın Genel Rölâtivite Teorisi'nin bir yıldızın Güneşi yalayarak gelen
ışığının Güneş'in gravitasyon alanı tarafından saptırılmasının ölçülmesine imkân
tanıdı. Biri Afrika'da Gine'nin batısında Atlas Okyanusu'ndaki Principe
Adası'nda Arthur Stanley Ed-dington'un (1882-1944) diğeri ise Kuzey Brezilya'da
Andrew Claude
de la Cherois Crommelin'in (1865-1939) başkanlığındaki
iki ekip önce gök küresi üzerinde Güneşin tam tutulmasının vuku bulacağı
bölgedeki yıldızların resmini çekmişler; daha sonra da tam Güneş tutulması
esnâsında aynı bölgenin resmini çekip her ikisindeki aynı yıldızların
görüntülerini karşılaştırmışlar. Bu karşılaştırmada her iki fotograf plâğında
yıldızların yerlerinin değişmiş olduğunu müşâhede etmişler. Fotoğraf plâkları
üzerinden yapılan ölçümler bir yıldızın Güneşi yalayarak gelen ışığının Genel
Rölâtivite Teorisinin öngörmüş olduğu 1,75" kadar sapmış olduğunu tesbit
etmişlerdir. Bu isâbet bütün ilim âlemini fevkalâde etkilemiş ve bu yüzden
Einstein'ın şöhreti de bir anda Dünyâ'yı
kaplamıştır.
6
Kasım 1919 târihinde Royal Society ile Royal Astronomical So-ciety 29 Mayıs'da
vuku bulmuş olan tam Güneş tutulmasının, Genel Rölâtivite Teorisi'nin bir gök
cisminin yanından geçen ışığın bunun
gravitasyon alanı tarafından bir sapmaya uğratılacağına dâir öngörüsünü
nitel ve nicel açılardan tahkîk etmiş olduğunu resmen
açıklamışlardır.
Genel
Rölâtivite Teorisi, teorik olarak, gök cisimlerinin spektrumlarında gravitasyon
kökenli bir kızıla kayma öngörmektedir. Hesaplar Güneş'den yayılan 5000
Å
kadar19
bir dalgaboyuna sâhip bir ışına ancak
0,01 Å
kadarlık bir gravitasyon kökenli kızıla kaymanın mevcûd olduğunu göstermektedir
ki bunu harcıâlem spektroskopik yöntemler aracılığıyla ortaya çıkarmak mümkün
değildir. Ancak 1963 de Mössbauer Olayı'na dayanan çok hassas bir teknik
uygulamak sûretiyle Pound ve Rebka gravitasyon kökenli kızıla kayma olayını
Arz'ın gravitasyon alanı kadar zayıf bir gravitasyon alanında dahî göstermeyi ve
teorinin bu hâl için öngördüğü teorik değeri % 1 lik bir izâfî hatâ ile tahkîk
etmeyi başarmışlardır20.
1918
yılında matematikçi ve teorik fizikçi Hermann Weyl (1885-1955)
âyâr
simetrisi'nden
(gauge simmetry) yararlanarak
gravitasyon alanı ile elektromagnetik alanı birleştiren, matematik açısından
zarif bir birleşik
alan teorisi
ileri sürmüş ve başlangıçta bu teori Einstein tarafından Genel Rölâtivite
Teorisi'nin bir başka tahkîki olarak görülmüş ise de kısa bir süre sonra bunun
yalnızca matematiksel bir yanı olduğu fizik açısından başarılı olmadığı
anlaşılmıştır. Hermann Weyl hayatının sonuna doğru biraz da ironik bir tarzda:
"Benim gayretim hep Gerçek ile Güzel'i
birleştirmek yönünde oldu. Ama birini öbürüne tercih etmek durumunda kaldığımda
ben genellikle hep Güzel'i seçtim" demiştir.
Bununla
beraber Weyl'in bu teşebbüsü Einstein'ı tahrîk etmiş ve 1922 yılında kendisinin
Birleşmiş Alan Teorisi konusunda ilk makālesi yayınlanmıştır. Einstein'ın bu
teşebbüsü de, bundan sonrakiler de ve en nihâyet 1949 yılında yayınladığı son
teşebbüsü de bu konuda maalesef başarılı
olamamışlardır.
Einstein'a
fotoelektrik olayı aydınlatan çalışmasından dolayı 1921 yılında Nobel Fizik
ödülü verildi. Ödül töreni esnâsında kendisi Japonya'da bulunduğundan ödülünü
Berlin'e döndüğünde İsveç'in Almanya elçisinden
aldı.
Einstein'ın
son büyük eseri ise 1924 yılında bugün Bose-Einstein
İstatistiği
diye bilinen ve termik dengedeki enerji hâlleri üzerinden biri-birlerinden
farkedilmeyen özdeş tâneciklerin istatistiksel dağılımınının tesbitidir.
Einstein bu târihten vefâtına kadar geçen süre zarfında artık Teorik Fizik
konusunda başarılı, kalıcı başka bir eser vermiş
değildir.
Filozof
Einstein
temellerinden i'tibâren anlamak isteyen bir karaktere sâhib olan Einstein artık
Teorik Fizik'de eski başarılarıyla kıyaslanabilecek yeni bir şeyler
yapamayacağını idrâk edince ilmin epistemolojik
sınırlarını derinliğine kavramak, ve özellikle de Kuvantum Teorisi'ninNiels Bohr'un etrâfında toplanan
KopenhagEkolü
'nünihdâs ettiği efsâneleri izâle etmek konularında büyük çaba sarf etmiştir.
Hayatının bu döneminde Einstein: bir taraftan derin analizler yapan, Fizik'teki
irrasyonel akımlara karşı çıkan bir epistemolog diğer taraftan da haksız
olaylara, dayatmacı politikalara karşı sesini cesâretle yükselten ve bunların
çilesini çeken bilge bir düşünür ve aksiyon adamı niteliğinde karşımıza
çıkmaktadır.
Einstein ile Bohr arasında zuhur eden görüş ayrılığının sebeb olduğu münâkaşa
1927 yılından 1950'lere kadar sürmüş ve taraflar biribirlerini iknâ
edememişlerdir. Bohr, Heisenberg, Born, Pauli ve Jordan'ın kuvantik olayların
ihtimâliyetinitâyin eden
SchrödingerDalga Denklemi
'nive bunun
çözümleriniyorumlama biçimlerini
Einsteinhep tenkid etmiştir.
Einstein,
"Kopenhag Ekolü Yorumu" denen bu yorumun: 1) bir fizik sisteminin eksiksiz bir
tasviri olabileceğini aslā kabûl etmemiş, ve 2) olayların kendilerine izâfe
edilen bir sebeb olmaksızın vuku bulduklarına da aslā
inanmamıştır.
Einstein,
Podolski ve Rosen ile birlikte Kopenhag Ekolü'nün yorumunun yol açtığı
çelişkilere işâret eden bir makāle21
yayınlamış; bunu Bohm'un (1917-1992) bu makaleyi te'yid eden makāleleri
izlemiştir. Kopenhag Ekolü'nün epistemolojisini reddeden, Kuvantum Mekaniği'ni
determinist bir biçimde yorumlamak isteyen fizikçilerin topluluğuna
ParisEkolü
denilmektedir.
Din
alanında da Einstein kendisini herhangi bir dinin üyesi addetmemiş, fakat buna
rağmen ömrü boyunca Baruch Spinoza'nın (1632-1677) miztisizminden etkilenmiş
mistikbir zât olarak kalmıştır. Bu konuda kendisi hakkındaki şu tesbiti ilgi
çekicidir: "Benim dinim, kendisini,
kırılgan ve âciz zihinlerimizin algılayabildiği küçük ayrıntılarda izhâr eden
sonsuz sınırsız Yüce Rûh karşındaki mütevâzî bir hayranlıkdan
ibârettir".
Epistemoloji
konusunda da her ne kadar:
âleme îmân bütün Tabîat İlimleri'nin temelidir. Bununla beraber, yalnız hislerle
idrâk bu dış âlemden dolaylı bir şekilde bilgi sağlamakta olduğundan biz
Fiziksel Realite'yi ancak tartışmalı (dis-kürsif) yollardan kavrayabiliriz.
Bunun sonucu olarak da Fiziksel Realite hakkındaki bilgilerimiz aslā nihaî
bilgiler olamaz"
açıklamasına rağmen aslā agnostik olmamış: "âlem hakkındaki en anlaşılmaz şey onun
anlaşılabilir olmasıdır" şeklinde ifâde etmiş olduğu bir aforizmasında da
yansıttığı gibi dâimâ gerçekçi bir realizm taraftarı olarak
kalmıştır.
Politik
Aksiyon Adamı
Olarak
Albert Einstein
Dünyâ
sulhunun gitgide bozulması karakter i'tibâriyle sulh ve sükûn taraftarı (pasifist) olan Einstein'ı tedirgin
etmiş; Almanya'da 1920 senelerinden başlayarak Nazizm ve buna paralel olarak
gelişen yahudi karşıtı hareketlerden de aşırı endîşe duymaya başlamıştır. Temmuz
1922'de yakın dostu ve kendisi gibi yahudi asıllı olan Alman Dışişleri Bakanı
Walter Rathenau'ın sağcı militanlar tarafından katli onu fazlasıyla üzmüş ve
tedirgin etmişti. Yahudiler ve özellikle de İsrail'de bir yahudi devletini kurma
hazırlıkları yapan sionistler Einstein'ı bu ideallerine ısındırmak için onu
destekliyorlar ve bütün Dünyâ'da yalnızca ilim alanında değil fakat politik
alanda da sözü dinlenen bir lider olması yönünde plânlı bir strateji
izliyorlardı. Bu münâsebetle Einstein, muhtemelen sionistlerin maddî
yardımlarıyla pekçok ülkeyi dolaşıp konferanslar vermeğe, devlet adamlarıyla
tanışıp dostluk kurmağa, kendisine verilen şeref pâyeleri ve ödülleri kabûl
etmeğe başladı. Bu politik amaçlı geziler 1921 yılında, Kudüs'de bir ibrânî
üniversitesi kurulması için yardım toplamak amacıyla İsrâil'in müstakbel devlet
başkanı Chaim Weizmann'ın ricâsı üzerine çıkmış olduğu A.B.D.ni ziyâret,
cumhurbaşkanı Harding tarafından kabûl edilmesi ve yahudiler tarafından
desteklenen üniversitelerden aldığı şeref pâyeleri ve madalyalarla başladı. Aynı
yıl Japonya'yı da ziyâret ett. Avrupa'ya dönerken Filistin'de 10 gün kaldı;
kendisine Tel-Aviv'in fahrî hemşehriliği verildi. Buradan İspanya'ya geçerek
Berlin'e oradan döndü. Bunu 1925 yılında Güney Amerika seyâhati izledi. Bu arada
zorunlu askerlik görevine karşı bir manifestoyu da imzâladı. Aynı yıl Kudüs
İbrânî üniversitesi'nin yönetim kuruluna seçildi. 1930'da ikinci kez A.B.D.ni ve
hemen sonra da Küba'yı ziyâret etti. Aralık 1931'de A.B.D.ni üçüncü defa ziyâret
etti; 5 ayı California Institute of Technology'de geçirdi. 1932'de yarı-zamanlı
çalışmak üzere amerikan yahudilerinin kurup kontrol ettikleri Priceton
üniversitesi ile bir kontrat imzâladı. Buna göre yılın 7 ayını Berlin'de diğer 5
ayını da Princeton'da geçirecekti.
Einstein ve Elsa 10 Aralık 1932'de
tekrar A.B.D.ne hareket ettiler. Bu seyâhat artık bir daha Almanya'ya geri
dönmeyecekleri son seyâhat olacaktı. Nitekim 30 Ocak 1933 târihinde Almanya'da
Naziler iktidara gelmiş ve üç ay sonra da Einstein'ın Berlin'deki evi Almanya
Komünist Partisi'nin silâhlarının saklandığı iddiasıyla yapılan bir aramada
tâ-rümar edilmişti.
Einstein ile eşi A.B.D.nden Avrupa'ya
döndüklerinde geçici olarak Belçikada bir müddet ikāmet ettiler. Orada onlara
Elsa'nın ilk kocasından olan kızları Ilse ile Margot, Einstein'ın sekreteri
Helen Dukas ile Einstein'ın yardımcısı Walther Mayer iltihâk ettiler. Bu arada
Il-se'nin Berlin'de kalan kocası Rudolf Kayser de Einstein'ın evrâk ve
kitaplarını toplayarak Fransa Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla bunları
Belçika'da Einstein'a ulaştırmayı başardı. 9 Eylûl 1933'de Einstein İngiltere'ye
geçti ve 17 Ekim'de de amerikan vizesi hâmili olarak Einstein, Elsa, Helen Dukas
ve Walther Mayer A.B.D.nde Princeton üniversitesi'ne İleri Araştırmalar
Enstitüsü'nde (Institute for Advanced
Studies) kendilerine tahsis edilmiş olan lojmana vâsıl oldular. Ilse ile
Margot Avrupa'da kalmışlardı. Bir yıl sonra Ilse Paris'de vefât
edecekti.
1935
yılında Einstein Bermuda'ya kısa bir ziyâret yaptıktan sonra A.B.D.
vatandaşlığına geçmek üzere müracaat etti.
1936 yılında eşi Elsa'nın ve dostu Marcel Grossmann'ın birkaç ay araylavefâtı Einstein'ı çok sarstı. 1939'da Maja ağabeyinin yanına Princeton'a
geldi.
Aynı yıl Leo Szilard ve Eugen Wigner
Almanya'da Lise Meitner'in uranyum atomunun nötronların etkisi altında
bölündüğünü (Fisyon Olayı) keşfetmiş
olduğunu ve bu keşfin bir
zincirlemereaksiyon
süreci gerçekleştirilebildiği takdirde müthiş bir bomba üretimine yol açacağını
Einstein'a bildirdiler. Einstein her ne kadar bu konuda şüpheci davrandıysa da
gene de bu durumu ve bu bombanın Naziler'in eline geçmesinin sakıncalarını
bildirmek üzere başkan Franklin Delano Roosvelt'e bir uyarı mektubu yazmak
konusunda iknâ oldu22
.Bu mektup üzerine bir süre sonra harekete geçen amerikan hükûmeti kendisini Los
Alamos'da bu iş için kurulan lâboratuvarda aslā görevlendirmedi ve Einstein,
üretimine bizzât kendisinin sebeb olduğu,
atombombası
nınvarlığından da ancak bu bomba ilk defa 6 Ağustos 1945 târihinde Hiroşima'ya
atıldığı zaman haberi oldu.
Amerikan
hükûmetinin Einstein'a îtimad etmemesinin sebebi ise, FBI'ın A.B.D.ne ayak
basmasından i'tibâren onu yakın izlemeye almış ve hakkında, vefâtında hacmı 1427
sayfaya ulaşmış olacak olan bir dosya tutmuş olmasıydı. Bunda 1937 yılındanberi
Einstein'ın FBI tarafından mimlenmiş birçok komünist eğilimli ilim adamı ve en
az 34 komünizm eğilimli dernek ile yakın ilişkide olması rol oynamıştı.
Einstein, ayrıca, her fırsatta ve her vesiyleyle vahşî kapitalizme ve
kapitalizmin bir yandan politik diğer yandan da parasal gücü mahdut bir
azınlığın elinde tutmasına karşı çıkıyor, sosyalizmi savunuyor ve kapitalist
hükûmetlerin bir devrimle iktidardan uzaklaştırılmalarını tavsiye ediyordu. Bu
sebeplerden ötürü FBI'ın gözünde Einstein "kendisine zorâki müsâmaha edilen
komünistve anarşist
'in"tekiydi. Amerikan hükûmeti Robert Oppenheimer'i (1904-1967) termonükleer
bombanın üretimini bililtizam aksatıyor ve zâten eşi de Amerikan Komünist
Partisi üyesi diye Los Alamos'daki işinden azledince Einstein bu sefer
Oppenheimer'e de arka çıkacaktı.
Buna
rağmen A.B.D. hükûmeti 1940 yılında Einstein'ın, Helen Dukas'ın ve Margot'un
resmen A.B.D. vatandaşı olmalarına izin verdi. Fakat Einstein 1921 yılında
A.B.D. hakkındakı duygusunu: "Princeton'ı
da tıpkı henüz daha yakılmamış bir pipo kadar saf ve zarif buldum. Amerikan
gençliğinden çok şeyler beklenebilir" diye ifâde etmiş olmasına rağmen
buranın vatandaşlığına geçtikten sonra aslā mutlu olamamış ve bundan duyduğu
hayal kırıklığını ise Aralık 1947'de şu sözlerle dile getirmiştir: "Ben Amerika'ya bu ülkede var olduğunu duymuş
olduğum büyük büyük özgürlük için
geldimdi. Amerika'yı bir özgürlük ülkesi olarak seçmekle hatâ ettim; bu öyle bir
hatâ ki bunu hayatımın geri kalanında telâfi etmem
imkânsızdır".
Einstein'ın
Son Yılları
Bir kuşak öncesinin nezdindeki
şöhretiyle karşılaştırıldığında Einstein, ömrünün son yıllarında âdetâ unutulmuş
ve ihmâl edilmişti.r O da kendisinin sanki bu âleme bir yabancıymış gibi
hissetmekte olduğundan yakınmaktaydı.
1948
sonunda Einstein'ın karnını kateden aortta büyük bir anevrizmanın teşekkül etmiş
olduğu tesbit edildi. 1949 yılında İllinois'de Evanston tarafından yayınlanmış
ve P.A. Schilpp'in de editörlüğünü yapmış olduğu
Einstein:Philosopher-Scientist
başlıklı hacımlı bir kitapta "Otobiyografik Notlar" başlığıyla yazdığı bir
bölümden sonra başta Niels Bohr olmak üzere pekçok ilim adamının kendisi
hakkındaki değerlendirmeleri ve kendisinin de bâzı tenkitlere cevabı
bulunmaktadır.
1950 yılında Einstein vasiyetnâmesini
tanzim etmiş ve vasiyetinin icrâsına Dr. Otto Nathan'ı memur ve mallarının
idâresi için de onu ve sekreteri Helen Dukas'ı kayyum tâyin etmiştir. Bu
vasiyetiyle mektuplarını ve manüskrilerini Kudüs İbrânî üniversitesi'ne,
kemanını da torununa bırakmıştır.
1951'de kızkardeşi Maja'nın ölümü
Einstein'ı sarstı. 1952 yılında kendisine yapılan İsrâil Devlet Başkanlığı
teklifini de reddetti. 1954'de Niels Bohr kendisini Princeton üniversitesi'nde
ziyâret etti. Bu onların son karşılaşması olacaktı. Aynı yıl Einstein'da onu
fevkalâde hâlsiz bırakan bir hemolitik kansızlık zuhur etti. Aynı yıl içinde,
bir ömür boyu dostu olan Besso'nun vefâtı da onu perişan
etmişti.
13 Nisan1955 târihinde aortundaki
anevrizma patladı ve Einstein 18 Nisan 1955'de sabaha karşı saat 01:15 de uykuda
iken vefât etti. Nâşı aynı gün Trenton'da saat 16:00 da yakılarak külleri Otto
Nathan23
ve Paul Oppenheim24
tarafından açıklanmayan bir yere savruldu.
* * *
[1]
Einstein ailesinin ikinci ve kız
çocuğu olan Maja 1881 yılında doğmuş ve 1951 yılında Princeton'da vefât
etmiştir.
[2]
Eidgenösische Technische Hochschule:
Zürih'de 1855 yılında kurulmuş, üniversite düzeyinde çok kaliteli bir eğitim
veren ve yüksek bir i'tibâra sâhip olan Federal Teknik Yüksek
Okul.
[3]
Marcel Grossmann daha sonra 1907 EDH'ya
Tasarı Geometri Profesörü olarak atanacaktır.
[4] Michele Angelo Besso:
Einstein'ın yakın arkadaşı, italyan kökenli isviçreli mühendis. Einstein
Rölâtivite Teorileri'nin ana fikirlerini Besso ile birlikte yaptığı
tartışmalarda ve hesaplarda geliştirmiştir. Hattâ Genel Rölâtivite Teorisi
çerçevesinde Merkür gezegeninin
perihel hareketinin ilk (sahih olmayan) hesaplarını Besso yapmıştır. Einstein,
özel Rölâtivite
Teorisi
hakkında 26 Eylûl 1905'de Annalen der
Physik'de
yayınlanmış olan makālesinin sonunda Besso'ya da teşekkür etmektedir. Einstein
ile Besso arasında 1903-1955 arasında vâkı' olmuş olan mektuplaşma, bu
mektupların almanca asılları ile fransızca tercümelerini hâvî hacımlı bir kitap
hâlinde, 1973 yılında Paris'de Herman Kitabevi tarafından yayınlanmıştır.
[5] Einstein kendisinden 4 yaş büyük
olan Mileva'ya öğrenciliğinde âşık olmuş ve ondan evlilik öncesi Lieserl isimli
bir de kızı olmuştur. Babası Mileva ile evlenmesine şiddetle muhâlefet ettiği
için onunla ancak, babasının 1902'deki
vefâtından sonra 1903 yılında evlenebilmiştir. Lieserl'in küçük yaşta vefât
etmiş olduğu rivâyet edilmektedir. Çiftin diğer iki çocuğundan Hans Albert
(1904-1973), daha sonra, Berkeley'deki Kalifornia üniversitesi'nde su
mühendisliği dalında Profesör olmuştur. Diğeri Eduard (1910-1965) ise bir
psikiyatrik hasta olup Mileva'nın vefâtına kadar onun ihtimâmı altında kalmış ve
daha sonra İsviçre'de Burglöltzli Psikiyatrik Hastahânesi'nde vefât etmiştir.
Mileva Marić'in Einstein'ın yayınlarına doğrudan doğruya katkısı da münâkaşa
konusudur. Einstein'ın 1905 târihli Brown Hareketi hakkındaki makālesinin
konusunu Milevâ'nın, 1898 yılında Heidelberg üniversitesi'nde dinlemiş olduğu
bir dersin muhtevâsını bir mektupla Einstein'a aktararak, ilhâm etmiş olduğu
rivâyet edildiği gibi özel Rölâtivite
Teorisi'nin temel fikrinin de ondan
çıkmış ya da bu teorinin matematik hesaplarını onun yapmış olduğuna dair bâzı
iddialar da vardır. Şurası bir gerçektir ki Einstein bu dönemde Mileva'ya yazmış
olduğu mektuplarda özel Rölâtivite
Teorisi'nden söz ederken hep "bizim" teorimiz, "bizim" çalışmamız demektedir.
Abram Fyodorowich Joffe (1880-1960) ise Einstein'ın 26 Eylûl 1905'de yayınlanan
özel Rölâtivite Teorisi hakkındaki makālesinin 30 Haziran 1905 târihli orijinal
manüskrisinin "Einstein-Marić" diye imzâlanmış olduğunu gördüğünü iddia
etmiştir. Bununla beraber Mileva ömrü boyunca bu konuda bir şey açıklamış
değildir. Aralarında 1914'de aktedilmiş olan boşanma anlaşmasında Einstein'ın
Mileva'ya kazanabileceği müstakbel Nobel ödülü'nün parasını bırakacağına söz
vermiş olması da mânidârdır. Çiftin 1919 yılında resmen boşanmalarından sonra ve
Einstein'ın Foton
Teorisi
dolayısıyla 1921 yılında Nobel Fizik ödülü'nü kazanmasını müteâkib vaad edilmiş
olan bu para Mileva'ya verilmiştir.
[6] önce Journal der Physik adı altında 1790 yılında kurulan
ve 1795'de ismi Neue Journal der
Physik'e, sonra 1797 yılında Annalen der Physik'e daha sonra da Anna-len der Physik und
Chemie'ye
ve daha sonra gene Annalen der
Physik'e
dönüşen bu ilmî dergi günümüze kadar 500 cildden fazla yayınlanmış
bulunmaktadır.
[7] Annalen der Physik und Chemie, IV. Folge, Band 17 (1905),
Seiten:
549-560
[8] Annalen der Physik
und
Chemie,
IV. Folge, Band
17 (1905),
Seiten: 132-148
[9] Annalen der Physik und Chemie, IV. Folge, Band 17 (1905),
Seiten:
891-921
[10] özel Rölâtivite Teorisi'nin sonuçları sayısız deneylerle tahkîk edilmiş
bulunmaktadır. Yüklü tâneciklerin magnetik alanlarda hızlandırılmalarıyla
kütlelerinin v
hızına bağlı olarak artması
bilhassa 1939 yılında Ives'ın çok dakîk deneyleriyle tahkîk edilmiştir.
Atmosferin yüksek tabakalarında oluşan mezonların parçalamna yarı-ömürlerinin
tetkikiyle de teorinin zaman aralıklarının hız ile artacağına dair sonucu sübût
etmiştir. Diğer taraftan bütün Atom Fiziği E=mc2
formülünün üzerine kurulmuş olup bunun denel
sonuçlarının tahkîki dolaylı olarak bu formülü de tahkîk
etmektedirler.
[11] Einstein hayatı boyunca
pekçok üniversiteden madalyalar ve
Doctor Hono-ris Causa pâyesi almıştır. Liste tam olmamakla birlikte: Zürih,
Rostock, Madrid, Brüksel, Buenos Aires,… şehirleri ve Sorbonne, Londra, Oxford,
Cambridge, Glaskow Leeds, Manchester, Harvard, Princeton, New York Eyâlet ve
Jeshi-va… üniversiteleri sayılabilir.
[12] Elsa'nın babası Rudolf Einstein
ile Albert Einstein'ın babası Hermann Eins-tein kardeş çocuklarıydılar. Diğer
taraftan Elsa'nın annesi Fanny Einstein-Koch da Albert Einstein'ın annesi
Pauline Einstein-Koch'un kızkardeşiydi. Bu bakımdan Elsa hem baba ve hem de anne
tarafından Albert Einstein'ın kuziniydi. Evliliklerinin akabinde Einstein,
Elsa'nın ilk evliliğinden olma İlse ve Margot isimli kızlarını nüfûsuna
geçirmiştir.
[13] Annalen der Physik und Chemie (1907).
[14] Bir yay sâniyesi ("): Bir
derecelik (0)bir açının 1/60'ıdır [ 10 =
60"].
[15]
Zeitschrift für Mathematik und Physik
(1913).
[16]
Annalen der Physik
und Chemie (1916).
[17]
Karl Schwarzschild Einstein alan
denklemlerinin bu çözümünü bulduğunda Alman ordusunun Rus cephesinde topçu
yüzbaşısı idi. Bu çözümü bulmasından birkaç ay sonra nâdir görülen bir metabolik
hastalıktan ya da bir deri kanserinden dolayı vefât etmiş olduğu rivâyet
edilmektedir.
[18] Schwarzschild bu çözümü
Einstein'a
göndermiş; o da bunu Sitzungsberichte
der Preussischen Akademie der Wissenschaften'da
yayınlatmıştır
[19] 1 Å
(angström) = 10-8
cm.
[20] R.V. Pound and G.A. Rebka,
Phys. Rev.
Letters,
Vol. 4, p. 337, (1960)
Rosen, «Can Quantum-Mechanical Description of Physical Reality Be Considered
complete?»,
PhysicalReview
, volume47, mai 1935, 777-780.
[22] Bu mektubun tercümesi için Bk. EK: I.
[23] Prof.Dr. Otto Nathan (1893-1987): Nazi Almanyası'ndan kaçıp A.B.D.ne
sığınan yahudi asıllı, Einstein'ın en samimî dostlarından ve Princeton
üniversitesi İktisat Fakültesi'nde hocalık etmiş olan tanınmış bir ekonomisttir.
[24] Paul Oppenheim (1885-1977): Einstein'ın dostlarından tanınmış bir
mantıkçı.