Buradasınız

PROF. DR. AHMED YÜKSEL ÖZEMRE’Yİ ANMA VE ANLAYABİLME NOTLARI [HAMDI KARAKAL]

Kaynak: http://www.korlercarsisi.com/genel/prof-dr-ahmed-yuksel-ozemreyi-anma-ve...

25 Haziran 2008 günü Üsküdar, yetiştirdiği âbide şahsiyetlerin en nâdidelerinden birisi olan Prof. Dr. Ahmed Yüksel Özemre’yi ebedî âleme uğurladı. Allah’ın insanlığa büyük bir lütfu olan hocamızı 27 Haziran 2013 günü Altunizâde Kültür Merkezi’nde tertiplenen  anma programına dâhil olma şerefine erdim. Bu organizasyon için çok değerli şahsiyetler bir araya geldi. Hâlâ bu tür programların böyle müstesna değerleri unutmamak, tanıyabilmek, onları biz gençlere anlatabilmek için düzenlenmesi, kültür ve sanat dünyamız adına çok ehemmiyet arz ediyor.Nitekim yirmi birinci asrın milletler arası en belirleyici muvazene unsurları; ilim ve fenin yanında fiziği aşan sanat ve kültür gibi medeniyet değerleridir. Ayrıca rasyonelliğin kardeşçe yoğrulacağı kültürel değerlerin gelenekselden evrensele gelişerek uzanabilmesidir. Esas konumuz bu olmadığından, çok su götürecek bu mevzuyu başka bir yazıya bırakarak ana konuya dönmek istiyorum. Hocayı anlayabilmek adına bir araya geldiğimiz bu anma günü için kıymetli hocalarımıza ve Üsküdar halkına, yönetimine teşekkürü bir borç biliyorum.

Değerli hocayı nasıl tanıdığımdan söz etmek istiyorum kısaca müsaadenizle. Lisede okurken çok değer verdiğim bir din kültürü ve ahlâk bilgisi hocam ile kitaplardan söz ederken -sanıyorum Üsküdarlı olduğumu (Prof. Dr. Güngör Şatıroğlu, Üsküdar’da oturmanın “Üsküdarlı” olmak anlamına gelmediğini söyler.)  da göz önüne alıp Ahmed Yüksel Özemre’yi önermişti. “Üsküdar’da bir Attâr Dükkânı” kitabını elde etmiştim ve beni çok etkilemişti, Üsküdar’ın eski zarif çehresini satırlarında rahat bir şekilde hissedebildiğim bir kaynaktı. O devri görememiş olmama rağmen yıllardır nereden geldiğini bilemeden bir hasret yaşıyordum. Bu hasretin menbaı; Üsküdar’da hissedilen o derûnî atmosfer imiş, hoca sayesinde bunun farkına varmıştım. İşte bu kitabın bana kattığı bu güzellikten dolayı Ahmed Yüksel Özemre dendiğinde aklıma hemen “Üsküdar” gelmekte. Üsküdar’ı, esasen bu zarif, nâzik insan ile tanıma fırsatına eriştiğime inanıyorum -ki âcizâne kanaatim hâlâ net bir şekilde anlayamadığım yönünde-.

Kitapta yer bulan Saim Düzgünman’ın attâr dükkânını ziyaret etmek istemiştim, fakat yerine yıllar önce başka bir dükkân yapıldığını gördüm. Saim hocanın torunu Ali Haydar Düzgünman ile irtibat kurma imkânı elde etmeme rağmen eşinin hastalığından dolayı ziyaret edebilme bahtiyarlığına eremedim. Bu arayışımın çıkış noktası, Ahmed Yüksel hocanın bahsettiği Üsküdar beldesi idi. Bu belde, günümüzden bu kadar uzakta olamazdı. Ama anladım ki beldelere değer katan mekândan ziyâde şahsiyetlerdir.

Ahmed Yüksel Özemre’yi biraz daha yakından tanıyalım hep beraber. 3 Nisan 1935 tarihinde benden tam tamına 60 yıl önce dünyaya gelen hoca Galatasaray Lisesi Fen Kolu’nu okumuştur. Galatasaray mektebinde yetişmenin verdiği kartezyen mantık vesilesiyle hoca Batı’ya açılmıştır. Bu Batı mantıkçılığı, Üsküdar’da yetiştiği sosyal çevrede bizzat müşahade ettiği Doğu’nun yaşantısı ve âdetleri ile kişiliğinde sentezlemiştir. Kişiliğini oluşturan temel dinamik ise bu sentezdir. Bugün sancılarını çektiğimiz sosyal buhranların çözümü ise bu sentezde saklıdır. Hocayı “büyük” yapan da budur. Binaenaleyh Prof. Dr. Niyâzi Öktem’in bahsettiği, Ahmed Yüksel Özemre’nin sorun çözümü noktasındaki kabiliyeti bu cihetten değerlendirilebilir. Prof. Dr. Ahmed Güner Sayar ise hocanın bu özelliğini nefis bir biçimde tasvir ediyor: “Bir gün ‘Kepler ve Mistik Düşünce” konulu bir konferans vardı. Başlığın altındaki isim İstanbul Üniversitesi Fizik Profesörü Ahmed Yüksel Özemre. Bir tarafta tamamen katı, rasyonalizmin tavanı Kepler, diğer tarafta anti-rasyonel ve şahsa özel mistik düşünce. Bu ikisinin ne kadar zıt olduğunu düşünürken, gidip konferansı dinledim ve ona resmen vuruldum. Maddeyi ve mânâyı böyle güzel bir ölçüde sentezleyebilen bir başka insan yoktur.”

Hoca aynı zamanda zarif, nâzik bir kişiliğe sahipti. Kullandığı temiz, duru Türkçe insanın içine ferahlık salıyor ve dinleyicinin özgüvenini artırıyor. Programda izlediğimiz hocanın konuşmaları, söyleşileri bu kanaate ulaşmamızı sağlıyor. Yine Prof. Dr. Ahmed Güner Sayar hocamızın tâbiriyle kendisi aklıselim, kalbiselim ve zevkiselim sahibiydi. Bu noktayı hocamızdan dinleyelim: “Ahmed Yüksel Özemre aklıselim sahibi bir insandı. Sizi istediğiniz zaman çağdaş fizik dünyasına götürebiliyordu. Onun bir de kalbiselim tarafı vardı. Bunu nasıl halletmiş Allah bilir. Fakat burada onun Üsküdarlı oluşunun da bir önemi var. Burada farklı bir dünya var. Fatih gibi.. Kadıköy’e bakıyorum.. Ezansız semtler gibi. Ahmed Yüksel Özemre oradan bakıyor İstanbul’a. … Üçüncü olarak ise zevkiselim sahibiydi. Sesi, hitâbeti, zevki, çok kuvvetliydi. Kapitalizmin insanı götürdüğü kör kuyulardan sıyrılıp müthiş bir ahlâkla yaşardı. Üsküdar’ın tarihi yazılacak olsa Ahmed Yüksel Özemre’nin müktesebatı ışık tutucu olur.”

Üsküdar’ın en eski ailelerinden birine mensup olan Ahmed Yüksel Özemre, arkadaşlarıyla kendilerine “Üsküdar Yârânları” denen bir grup oluşturmuştur. Bu sohbet-i cânân meclisi birbirlerinin evlerinde toplanıp gece yarısına hatta sabahlara kadar ilim, kültür, sanat sohbetleri yaparlardı. Hızla aslından uzaklaşan, makineleşen, betonlaşan dünyada toplumsal ilişkiler kişisel çıkarlara dayanmaya başlarken, hiç olmadı bir avuç insan bu sohbet iklimi içerisinde Üsküdar’a ait eski sıcaklığı yaşayabilirler miydi? İşte bunun peşinde olmaktı bu hâlis Üsküdar insanlarının esas gâyeleri. Kanaat-i âcizânemce bir talebe için en mühim mektep de bu tarzdaki yârân meclisleridir. Günümüzde bu tip sohbet ortamlarının azlığı belki de yokluğu maalesef kültür dünyamız adına büyük bir fakirliktir. Divan Edebiyatı Vakfı’nda hâlen bu sohbet meclisi âdetini sürdürenlerden kıymetli Sait Başer hocamıza ve diğer canlara da şükranlarımı arz ediyorum. Eğitimimden dolayı onlardan fiziken uzakta bulunmak beni müteessir etse de, mânâ âlemindeki beraberliğimizin inşallah sonsuza kadar sürmesini yüce Allah’tan diliyorum.

Ahmed Yüksel Özemre’nin fizik alanını seçmesinde, hocası teorik-fizikçi Prof. Dr. Fezâ Gürsey etkili olmuştur. Ona hayran olan hoca, onun alanını seçmeye karar vermiş, bu alanda çok başarılı bir öğrenci ve hoca olmuştur. Türkiye’nin ilk atom mühendisi de kendisidir. Fezâ Bey’e Galatasaray mektebinde yakıştırılan “Einstein” lâkabı, Ahmed Yüksel Özemre için de söylenmiştir. Ahmed hoca, çalışkanlığı ve ilme şevki ile çevresindekileri öyle büyülemiştir ki Prof. Dr. Güngör Şatıroğlu öğrenci iken hep onu kıskandığını çünkü sınıfını hep birincilikle tamamladığını belirtmiştir.

Anma programında gördüğüm çok ehemmiyetli bir şey vardı ki “İstanbul beyefendiliği” tâbiri boş bir lakırdı değil ve zamanında gerçek imiş. Programda söz hakkı alan Güngör Şatıroğlu, Ahmed Güner Sayar, Niyâzi Öktem bu mayaya sahip kıymetli simalardandır. (Umarım ihtiva ettikleri mânâ, onlar hayattayken anlaşılır ve kültür dünyamız onların katkılarıyla gelecek nesillere uzanır.) Ayrıca Ahmed Yüksel Özemre’nin kızı Rabia Özemre de babasını anlatırken “İstanbul hanımefendiliğinin” hoş ve zarif üslûbuna sahipti. Babası için “anlatılmaz yaşanır” dedi. Son dönemlerde klişe olan bu ifade sözün bittiği yerde anlam kazanır. Evet, kâl bittiğinde hâl devreye girer. Hâlimize hâl katabilmek dileğiyle.. Yazımı Ahmed Yüksel Özemre hocamızın “sehâvet” kelimesiyle tanımladığı azim Üsküdar beldesine seslenerek tamamlamak istiyorum: “Üsküdar.. Âh Üsküdar! Nice büyük insanlar yetiştiren ne büyük bir beldesin sen!”

Ayrıntı için:
Üsküdar’da bir Attâr Dükkanı – Prof. Dr. Ahmed Yüksel Özemre
Üsküdar.. Âh Üsküdar! – Prof. Dr. Ahmed Yüksel Özemre
Tasarım & Geliştirme | kerataif