Buradasınız
EĞER YAZSAYDIM BÖYLE BAŞLARDIM [NECMETTİN ŞAHİNLER]
EĞER YAZSAYDIM BÖYLE BAŞLARDIM.
Necmettin Şahinler
Çile, Gayb'tan nasiplenmiş benliklerin değişmez kaderidir. Onlar yaptıkları hizmetin büyüklüğüne karşı geniş kitle tarafından çoğu zaman anlaşılmamış, değerleri bilinmemiş, kınanmış, yerilmiş ve bunun yanında birçok ıstıraplara maruz bırakılmışlardır. Ama onlar küsmemişler, kırılmamışlar, yürümeye, ışık yakmaya devam etmişler ve hayata kalıcı ses, renk, koku, çizgi, ahenk bırakma çabasından geri kalmamışlardır. Çünkü onların gözünde âlem bir "tiyatro sahnesi"nden ibârettir ve sahnede görev alanlar "ezel"de yazılmış bu oyunun senaryosundaki figüranlardır. Onlar, aynı zamanda içlerinde yaşadıkları toplumun aynasıdırlar. Fakat getirdikleri/taşıdıkları "Gerçek Aynası"nda bir çokları kendi çirkinliklerini gördüklerinden, bu aynalara düşman kesilirler. Ama bilmezler ki: "Aynaya kılıç çeken, kendine kılıç çeker."
Biliniz ki sizlere ba's oldum ayna diye;
Aksettirdiğim Nûr'du, hepinize atiye.
Hamd-ü şükran eyledi zâtın gören vechimde;
Nefsin temâşâ eden ikrâh etti o demde!
Hizmeti büyük olanın ıstırabı da büyük olacaktır. Veyâ başka türlü söylersek: Istırabı büyük olanın hizmeti de büyük olacaktır. Bu gerçek şöyle anlatılmıştır: "Bir topluluğa su dağıtan, onların hepsinden sonra su içecektir." Fakat, bu en son su içenin mertebesi de şöyle tespit edilmiştir: "Bir topluluğun efendisi, o topluluğa hizmet edendir." Onların hizmeti karşılıksız hizmettir. İnsanları aldatmaz, maddi ve manevî duygularını sömürmez, adalet ve ihsândan ayrılmazlar. Ehl-i Dünyâ dostluğunu "büyük bir balona" benzetir ve kapılarına gelenlere her zaman "Evlâdım! Eliniz boş, gönlünüz dolu gelin" derler. Dostlarının sadece sıdk-u vefâsını ve aşkını ararlar.
Halkın hem hâk-i pâyi, hem başının tâcı ol!
Müstağniyken her şeyden, herkesin muhtâcı ol!
Evhâmını put kılan câhilin iz'âcı ol!
Râh-ı Hakk tâlibinin iksîri ilâcı ol!
Sonsuzluk yolunun önderleri "dünyada rahatlık" aramazlar. Onlar, "dünyevî saltanata değil manevî saltanata" değer verirler. Bu nedenle yanlarında muhabbet ehlinin dışında, yağcılar, dalkavuklar, ikiyüzlüler, ham ervâhlar barınamaz. Onlar için kalıplar, mallar değil, kalpler, davranışlar önemlidir. Riyânın kuşattığı benliklerin temsil ettikleri tüm değerleri "tek başlarına kalsalar" dâhi reddederler. Gerekirse yalnız mücadele ederler. Onlar: "Önden giden yalnız gider" sözünün mânâsını bilirler.
Dünyâ saltanâtına tâlib değildi Alî!
Pür temkin tutumunun budur ince meâli.
O Şâh-ı Velâyet ki zâten Bâtın'a âlim,
Te'sir eder mi O'na bu zulmânî avâlim?
Hakîkat ilminin vârisleri gizlidirler. Her türlü gösterişten kendilerini uzak tutarlar. Ehl-i da'va değildirler. Kerâmât-u mu'cîzât peşinde koşmazlar. Hırkaya, posta, tâca aldırmazlar. Cemiyetin içinde erimiş gibi yaşarlar ve sürekli bâtınlarını sırlarlar. Onları tanıdım zannedenler bile çoğu zaman "sûretlerinden sîretlerine" yol bulamazlar. Onlar birer Kibrît-i Ahmer'dirler. Paslı kalpleri himmetleriyle altına çevirirler. Mahzun gönülleri handân ve şadân kılarlar. Onlar "Kenz-i Mahfî" içinde hiçliklerine müdriktirler.
Yoktur avcumuzda yeşil nişân.
Gerekmez bize ne şöhret, ne şan.
Allah'a ezelden olduk kurban,
Vererek Cânân'a sessizce can,
İlm-i Ledün'ün sultanları kîlûkal ile uğraşmazlar. Nakille, hikâye ile ömürlerini geçirmezler. Onların sohbetleri hakîkat ve ma'rifet üzerinedir. Ehl-i Beyt sevgisi ve Nebî'nin ahlâkı ile donanmışlardır. Onların aldıkları her nefes zikr-i dâim iledir. "Ene beşerün!" vasfı onların meşrebidir. Onlar aynı zamanda müsemmâ
âşıklarıdır. Bu nedenle taklîd sarhoşluğu ile nefsi kabaranlaronları anlayamazlar.
Dedikodu peşinde değiliz, anla bizi!
Kendi kitabımızda gerçekler dizi dizi.
Okumağa yetmezken ömür bu âyetleri,
Kim, Salât-ı dâimden, saptırır nefsimizi.
Velâyet pınarının sâkîleri sabırlıdırlar. Her işleri temkin ve teennî iledir. Vehîm ve hayâl onların kapılarından içeri giremez. "Bir işin sonunu sabırla beklemenin ibâdet olduğunu" bilirler. Gelişen olaylar onları sarsmaz ve şaşırtmaz. Onlar için korku ve mahzunluk yoktur. "Vuku bulanda hayır vardır" kutlu sözünü kendilerine düstûr edinmişlerdir. Tüm yaratılmışlara merhametle muamele ederler ve sürekli kusurları setrederler.
Mevtimden sonra acep, anlaşılır mı kadrim?
Cebbâr ve settâr idim hayatta, hem de kerim.
Mücellâ olsam dahi, lûtf-ı ilâhî ile,
Hamdolsun ki bînişân, Ganiyy ve fakîr bir erim.
"Benim niyâzım iki rekâat namaza sığmaz" diyor İkbâl. Bizim yazımızda iki satıra. Ve bunun için diyorum ki: Eğer Prof. Dr. Ahmed Yüksel Özemre için bir portre denemesi yaz deselerdi, işte yukarıdaki cümleler gibi başlardım.
Çünkü: Zamana ve zamanın getirdiklerinin tanıklığına, gördüklerime ve yaşadıklarıma yemin olsun ki; bütün bu yazdıklarım ve yazamadıklarımı cem eden bir Merd-i Hakk'tır Prof. Dr. Ahmed Yüksel Özemre. Üsküdar'da Hakimiyet-i Millîye Caddesi No:104'de eski "Attar Dükkânı"nı bulamayanlar üzülmesinler. O, şimdi Doğancılar No:28/9'a taşındı. Sevenleri üzerine himmetinin dâim, hizmetinin kâim olmasını Cenab-ı Hakk'tan niyâz ediyorum.
Fakir kapında kıtmir, idrâki herdem zinde,
Kıyametler kopsa da, hizmetinde izinde.
Necmettin Şahinler
24.Mart.2003
Trabzon 00:46