Buradasınız

BİLİMİN BURNUNA HALKA TAKAN BİLGE [NAZİF GÜRDOĞAN]

Bilimin burnuna halka takan bilge
Nazif Gürdoğan ([email protected])

Ümitsizlik ve güvensizliğin, herkesi dört bir yanından kuşattığı büyük şehirlerde, insanların yalnızlığı, günden güne katlanarak artıyor. Dünyanın her şehrinde, kalabalıklarla birlikte yaşayan, ancak kalabalıkların rüzgarına kapılmayanların oluşturdukları, huzur ve güven adaları vardır. Bir bilge, gönül zengininin çekim alanında oluşan, korku ve tedirgenlikten uzak, ümit adalarında, insanlar iç dünyalarıyla birlikte dış dünyalarını da zenginleştirirler.

İstanbul başta olmak üzere, bütün Anadolu şehirlerinde, insanların iki dünyasını Cennet'e çevirmek için, bütün ömürlerini adayan bilgeler vardır. Onlar nerede olurlarsa olsunlar, çevrelerinde herkesin kolaylıkla ulaşabileceği, duvarsız, kapısız, herkese açık, bir bilgi paylaşım ortamı oluşur. Bilgi ve bilgeliğin büyütüldüğü yerlerde, herkes bilene öğrenci, bilmeyene öğretici olur. Bilgelerin olduğu yerde, insanlara hem öğrenci, hem de öğretici olmanın verdiği gücün, bilincine varırlar.

Adı Üsküdar ile özdeşleşmiş, Üsküdar'ın bilgesi, Üsküdar'a “Merhamet Şehri” diyen, üç nesil Üsküdarlı, Prof. Dr. Ahmet Yüksel Özemre Hoca'yı, ölümlü dünyadan, ölümsüz dünyaya uğurladık. Özemre Hoca, nükleer fizik uzmanıydı. Ancak Hoca bilimin burnuna halka takmasını bildiği için, o bilimin peşinden gitmedi, bilim onun peşinden geldi. O iki yanı keskin bir kılıç gibi olan, Nükleer Fizik'ten, hayatı yok etmek için değil, hayat vermek için yararlanılması gerektiğini, bir ömür boyu anlattı. Onun dünya değiştirmesiyle, bütün bir Üsküdar yetim kaldı.

Bilimin gelişmesiyle, görünen dünyadaki teknolojik başarıların, görünmeyen dünyayı yok sayarak, yeryüzünü Cennet'e dönüştürmesi bekleniyordu. Herşeyi bildiği, her sorunu çözeceği kabul edilen bilimin, insanlığa en büyük armağanı nükleer silahlar oldu. Seküler dünyanın tek yol gösterici olarak kabul ettiği bilimin ürünü atom bombalarıyla Japonya'da, yüzbinlerce suçsuz insanın hayatı yok edildi. Japonya'da Japonlarla birlikte, bütün insanlık öldürüldü. Kutsal kültürle bağlarını koparan seküler kültür, bilimi yanına alarak, bütün dünyayı, Cehennem'e dönüştürmeye devam ediyor.

Kutsal kültürün doğruları değişmez, seküler kültürün doğruları ise, sürekli değişir. Bilimdeki değişmeler, en açık biçimde, Fizik'te gözlenir. Fizik'teki yeni gelişmeler, bilimin değişmez sanılan doğrularını, bütünüyle değiştirerek, seküler kültürde büyük kırılmalara yol açtı. Bilim, yapısı gereği sürekli değişmek zorundadır. Bir dönemin doğruları, başka bir dönemin doğruları tarafından yıkılır. Görünen dünyanın değişen doğrularıyla, görünmeyen dünyanın değişmeyen doğrularına ulaşılamaz.

Kutsal kültürü “afyon” sayarak, bütünüyle hayatın dışına atan Sovyetler Birliği'nin sonu, bilimi tek yol gösterici kabul eden, seküler kültürün de sonu olmuştur. Toplumlar değişen bilimin doğrularını, değişmeyen doğrular olarak kabul ederlerse, onları büyük bir boşluğa düşmekten, hiçbir güç kurtaramaz.

Savaşan dünyada, insanların iç ve dış dünyalarına anlam kazandıracak olanlar, bilimin burnuna halka takarak, onu bütün insanlığın hizmetine sunmasını bilen bilgeler olacaktır.

Her biri, tek başına bir bilgelik adası olan, bilgelerin çevresinde, düşmanlıklar dostluklara dönüşür.

Bilgeler bilimi savaş yolunda değil, barış yolunda kullanırlar.

Özemre Hoca da bilim bilgeliğin kaynağı oldu.

Haber Tarihi: 29 Haziran 2008, Pazar

Kaynak: Yeni Şafak Gazetesi Internet Sitesi

Link: http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/?t=29.06.2008&y=NazifGurdogan

Tasarım & Geliştirme | kerataif