Buradasınız

AHMED YÜKSEL ÖZEMRE HOCA'NIN ARDINDAN [ÜLKÜ AYDIN]

Ahmed Yüksel Hoca’nın Ardından…
Ülkü Aydın

Günlerdir kalemi elime alıp, içimden geçenleri yazmaya mecalim yok.

Neden çevremizdeki bazı kişilerin hiç ölmeyeceklerini düşünürüz? Hem de hepimizin bir gün öleceği ilahi gerçeğini bile bile... Nedense, sanki bize bir şey olmaz, o/onlar ölmez diye düşünürüz çoğu zaman…

Böyle hissetmemizin sebebi, hiç ölmeyeceklerini düşündüğümüz kişilerin, ebedi hayata göç ettiklerinde geride bıraktıkları eserler ve hatıralar olmalı...

Geçtiğimiz günlerde Hakk'a yürüyen Ahmed Hocamız da, bıraktığı eserleri ve hatıraları ile bizlerle birlikte yaşamaya devam edecek olan, kendisinden sonsuz feyizler aldığımız büyüklerimizden...

Gidenlerin arkasından, nedense -beşeri bencilliğimizden olmalı- hep ağlarız. Bir daha sohbetinden feyz alamayacağımız, mübarek ellerinden öpemeyeceğimizi düşünür, ağlarız. Halbuki o ebedi hayata, huzura, Rabbi’ne kavuştuğu için mutlu olmamız gerekmez mi?!. Ne var ki, insani bencilliğimiz buna izin vermiyor. Göz pınarlarımızdaki yaşlar da, bunu fırsat bilerek yanaklarımızdan süzülüyor. Ve biz, yine bencilliğimiz, başkaları tarafından fark edilmesin diye, göz yaşlarımızı saklarız etrafımızdakilerden.

25 Haziran günü her sabah yaptığım gibi, masama oturur oturmaz www.sanatalemi.net sitesini açtım. Açmamla kapamam bir oldu. Yanlış görmüş, yanlış okumuş olduğumu düşünerek, heyecanla tekrar açtım siteyi. Ne yazık ki yanlış değildi! Ahmed Yüksel Özemre aramızdan ayrılmış, kendi sonsuzluğuna uçup gitmişti...

Kendisini tanıdığımda, henüz küçük bir çocuktum. O'nu, babamın arkadaşı “Ahmed Amca” olarak tanımıştım. Ama yıllar geçip, büyüdüğümde çocukluğumun “Ahmed Amca”sının da, ne kadar büyük, ne kadar muhterem bir insan olduğu idrakine vardım. Her karşılaşmamızda, her ziyaretimizde o mükemmel Türkçe’si ile bizimle sohbet eder, sabırla sorularımızı cevaplandırırdı. Eğer babam yanımda değilse, mutlaka ondan haberler almak için sıkmadan babam hakkında sorular sorar, “Ramazan'cığıma selam söyle, gözlerinden öperim” derdi.

Çocukluğumda bir bayram günü Üsküdar’daki evlerine ziyarete gitmiştik. Rabiacığımıza (Ahmed Yüksel Özemre’nin küçük kızı), içi çikolata dolu, şimdi hatırlamıyorum ama, bir çizgi film karakterinden yapılmış çanta hediye etmişti babam. Rabia ile aynı yaşlarda olan en küçük kız kardeşim Elif, ilk kıskançlık belirtisini göstermişti. Babam Elif’in de gönlünü aldı gerçi; ama, o gün, hem sevgili Rabia’nın mutlu mutlu gülümsemesi, hem de Elif’in sessiz bakışları hepimize neşe vermişti.

Henüz bir lise öğrencisiyken Göztepe’deki evimizin, o akşamki iftar yemeğinin konuğu Ahmed Yüksel Özemre ve ailesiydi. Ben çok heyecanlıydım. Çünkü, yemek servisini, evin büyük kızı olarak, ben yapacaktım. Masada herkes yerini almış, oruçlarımızı açmak için ezan sesini bekliyorduk… (Oysa ki, çocukluğumun geçtiği Balıkesir’de, sokağın başına koşar, top atışını beklerdik…) Masaya bakıp, eksik-gedik var mı diye bakıyor, bu arada, babamla Ahmed amcanın sohbetlerine kulak misafiri oluyordum. Böyle muhterem bir zatın evimizde misafir olması beni ziyadesi ile heyecanlandırıyordu.

Nihayet ezan okunmuş, oruçlarımızı açmıştık. Çorba servisinden sonra Ahmed amcaya ne arzu ettiklerini sorarak, naçizane mönüyü saydım. Ahmed amca o billur gibi sesiyle, “Misafir ev sahibinin kuzusudur, önüne ne koyarsa onu yer…” demesiyle, sofraya hoş bir hava hakim olmuş, ben ise, biraz mahcup bir edayla servise devam etmiştim.

Sevgili hocamız, 1 Temmuz 2006’da, hastalığına rağmen nikâhıma da gelerek, beni ve ailemi onurlandırmıştı. Daha sonra Kubbealtı’ndaki son görüşmemizde, “Babacığına selam söyle, gözlerinden öperim” demişti en son. Şimdi anlıyorum ki, Ahmed Hoca babamı bir başka severmiş…

Hocam!.. Ah Hocam, sizin ebedi hayata göç edişinizle, biz geride kalanlar mahzun, yetim kaldık. Bilgi, irfan pınarımızın çok önemli kaynağı kesildi.

İçimdeki acının tarifini anlatabilecek kelime yok!

Bugüne kadar pek çok defa yazmayı denemiş olmama rağmen,nedense, şiir yazmayı hiç denememiştim. Üsküdar Yeni Cami’de, 26 Haziran 2008 günü saat 17.20’da yaşadığım duyguların bana yazdırdığı iki dörtlüğü Ahmed Yüksel Özemre hocamıza ithaf ediyorum:

Bir çınarın gölgesinde

Uzanmış yatıyor,

Sanki ebedi uykusunda değil,

Şekerleme yapıyor...

Hocam, Ah Hocam!

Üsküdar sensiz, sessiz

Müezzinler ezan okumuyor

Sanki ağlıyor!

Haber: Sanat Alemi Net Web Sitesi

Haber Linki: http://www.sanatalemi.net/Sayfala.asp?nereye=yazioku&ID=12381

Tasarım & Geliştirme | kerataif