Buradasınız

ODTÜ MİMARLIK FAKÜLTESİ DEKANI'NA CEVAP


1993 yılı başlarında Kanal 6'da katıldığım bir panel sonrasında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Rüştü Yüce'nin reaksiyonunu ihtivâ eden mektubu ile buna cevâbımı aşağıda takdîm ediyorum.



ORTA DOĞU TEKNİK ÜNİVERSİTESİ

ANKARA


8 Şubat 1993


Prof.Dr. Sayın Ahmet Yüksel ÖZEMRE

Türkiye Gazete Radyo Televizyon Kurumu

Çatalçeşme Sokak No. 17

Cağaloğlu – İstanbul



Kanal 6'da Ocak 1993 ayı içerisinde yapılan ve radyasyon konusunu işleyen bir panelde Orta Doğu Teknik Üniversitesinde (ODTÜ'de) görevli öğretim üyeleri için "CÂHİLLER" ifâdesini kullanmış olmanızdan duyduğum üzüntüyü dile getirmek üzere bu yazıyı kaleme almış bulunuyorum.


İzlediğim kadarı ile panel konuşmaları oldukça gergin bir hava içinde geçmiş ve bu nedenle de konuşmacılar irâdeleri dışında birbirlerine karşı kırıcı sözler sarfetmişlerdir. Sizin de "Câhiller" sözcüğünü bu atmosfer içinde istemeden ağzınızdan kaçırmış olabileceğinizi düşünüyorum.

1957 yılından bu yana öğrenci ve öğretim üyesi olarak içinde bulunduğum ODTÜ'de öğretim elemanlarını bilgili, konularının uzmanı, yetenekli, araştırıcı ve dünyadaki gelişmeleri izleyen kişiler olarak tanımış ve gözlemişimdir. Bilmenizi isterim ki; sizin "CÂHİL" olarak tanımladığınız tek bir kişi dahi ODTÜ'de mevcut değildir. Yaptığınız ithâmı çok ağır ve haksız buluyor, bir şekilde düzeltme cihetine gitmeniz gerektiğine yürekten inanıyorum. Bir bilim adamına ancak böyle bir tavır yakışacaktır.



Saygılarımla.


Prof.Dr. Rüştü Yüce

Mimarlık Fakültesi Dekanı



* * *




Üsküdar, 13 Nisan 1993


Sayın Prof.Dr. Rüştü YÜCE

Mimarlık Fakültesi Dekanı

ODTÜ

06531 A n k a r a



Muhterem Kardeşim,

8 Şubat 1993 târihli nâzik mektubunuz ne yazık ki ancak bugün elime geçti. Cevâbımın gecikmiş görünmesinin sizde nâkıs intiba uyandırmış olabileceği endîşesiyle fevkalâde müteessir oldum.


Mektubunuzun içeriğinden: 1) Kanal 6'daki katıldığım açık oturumu bizzât seyretmek fırsatını bulmamış olduğunuz, ve 2) bu program hakkında size birisinin yapmış olduğu hilâf-ı hakîkat bir nakil dolayısıyla nâzik mektubunuzu yazmak zorunluluğunu hissettiğiniz anlaşılıyor.



Zirâ Kanal 6'daki açık oturumda iki defa zikrettiğim câhil kelimesi, açık ve seçik olarak, açık oturuma katılmakta olan ve ODTÜ ile uzaktan yakından hiçbir ilişkisi bulunmayan iki kişi için ifâde edilmişti.



Kanal 6'daki programdan bir ay kadar önce TV-1'deki Rehâ Muhtar'ın idâre ettiği ATEŞ HATTI programında ise ODTÜ'lü Doç.Dr. İnci Gökmen'e "kimyâ alanında değerli çalışmaları olmasına rağmen kendisinin radyasyondan korunma alanında uzman olmadığını ve bu itibârla da ODTÜ'den diğer iki arkadaşıyla birlikte yayınladıkları bir raporda TAEK'in kontrolü altında piyasaya sürülen çaydan içen hâmilelerin nesiller boyu sakat çocuk doğuracaklarına ilişkin iddialarının ilimlerini değil vehimlerini dile getiren sübjektif bir beyân" olduğunu 35 milyon seyircinin önünde ifâde etmiştim ama kendisini kat'iyyen cehâletle suçlamamıştım.



Teslim edilmesi gerekir ki benim gibi 1) yüzü aşkın doktora, doçentlik ve profesörlük jüri ve sınav komisyonlarında bulunmuş, 2) bir düzine de ilmî kitap te'lif etmiş bir kimsenin, hâkim olduğu kendi uzmanlık alanlarında kimlerin saçmaladıklarını ve kimlerin: 1) ilme, ve 2) deontolojiye uygun kelâm ettiklerini temyîz ve teşhis etmek husûsunda hem yeteneği, hem liyâkati, hem sorumluluğu ve hem de hakkı vardır.



İlim adamlarının kendi alanlarında araştırma yaparken yanılmaları lüksü vardır ve bu da doğaldır. Bunu hepimiz doğal olarak yapıyoruz ve bu, kendi aramızda, gerçeğe ulaşabilmek için biribirimize hoşgörüyle bağışlayacağımız bir husûstur. Ama ilim adamlarının vehimlerini ilim zannetme ve bunu kamuya intikāl ettirme lüksleri olamaz!



Ayrıca, bilmeyenlerin ama bilenleri uyutabileceklerini zannedenlerin de Kanal 6'da vuku bulmuş olduğu gibi, katmerli cehâletlerini yüzlerine alenen vurmak hem medenî bir cesâret işidir ve hem de bir bilim adamının kaçınamıyacağı ahlâkî bir sorumluluktur. Benim Kanal 6'daki açık oturumda yapmış olduğum da budur.



Sağlık Bakanlığı'nda kurulmuş olan "çernobil Radyasyon Kazâsının Etkilerini Değerlendirme Kurulu"nun ilişikte bir fotokopisini tetkikinize sunduğum 24 Şubat 1993 târihli raporunu imzâlayanlar arasında bulunan Doç.Dr. İnci Gökmen bunca nifâka sebep olmuş olan ve kamuoyunda da bigayrıhakkın ODTÜ Raporu diye tanınmış olan rapordaki mezkûr beyânından, geç de olsa, kendi imzâsı ile ve gene bir bilim adamına yakışan olgunlukla rücû etmiştir. Prof.Dr. Aykut Kence de bundan bir süre önce bu rapordaki beyânlarından rücû etmiş olduğunu gösteren bir tebliğ sunmuştu. Gönül, her ikisinin 7 yıl önce de aynı olgunluğu gösterip temkinle hareket etmiş olmalarını ve bunca nifâka sebep olmamış olmalarını ne kadar arzu ederdi!



TAEK Başkanlığım esnâsında ODTÜ ile ilişkilerim çok iyi idi. TAEK Elektronik Bölümü tarafından geliştirilen bir eğitim mikroprosesöründen 10 adedini ODTÜ'ye hediye edip ODTÜ'de bir mikroprosesör eğitim lâboratuvarı kurulmasını temin eden benim. Bunun için Rektörlük tarafından bir de şükran plâketiyle ödüllendirildim. Ayrıca, TAEK-ODTÜ işbirliğiyle ODTÜ Kampüsü içinde üç millî araştırma enstitüsü içerecek olan bir Centre of Excellence projesini geliştiren de benim. Bunun için DPT'den de izin alıp bütçeye ödenek koydurmuştum. Ne yazık ki bu proje, Rektörün ve Rektör Yardımcılarının büyük desteğine rağmen, bu iş için ODTÜ bünyesinde kurulan komisyonun "TAEK parayı ve imkânları versin! Biz istediğimiz gibi kullanalım" şeklinde görmesi eğilimi sonucu akim kaldı. TAEK'in bu projeye yatıracağı para ilk yıl için ve doların 585 TL olduğu bir zamanda 280 milyon TL (yâni yaklaşık 480.000-$) idi.



Kezâ kamuoyunda bigayrıhakkın ODTÜ Raporu diye bilinen raporun arkasında fikir babası olarak kimin bulunduğu ve bu zâtın bu işi hangi sübjektif motivasyonlarla ve ihtirâsla, birisi de maalesef gene bu çay işi uğruna rahmetli olan, kendi uzmanlık alanlarında değerli olan fakat radyasyondan korunma konusunda uzman bulunmayan üç doçentin üzerine yıkmış olduğu da ODTÜ câmiasında bilinmeyen bir husûs değildir; ODTÜ'de ve dışarıda bunun dedikodusu uzun süre ve yoğun bir biçimde yapılmıştır.



çernobil Kazâsı Türkiye'ye çile çektirmek isteyen pekçok mahfelin işine gelmiştir. Yurt içinde de bunu şahsî menfaatleri için kullanmak isteyen pekçok kişi çıkmıştır. Basın da bilinçli ya da bilinçsiz bir biçimde büyük bir dezinformasyon (yalan haber üretme, haber saptırma) ortamını körüklemiştir. Bu dezinformasyon ortamında bana söylemediğim pekçok şey atfedilmiş; hattâ beni bir kerecik görmemiş gazeteciler benimle hayâlî röportajlar yayınlamışlar; benim yerime benimle ilgisi olmayan kimselerin resimlerini basmışlardır. Bunların hiç biri muhâtabım olamazdı. Kendilerini 7 senedir keenlemyekûn addettim, provokasyonlarından hiç birine cevap vermedim. Ama ne zaman sizin gibi bir bilim adamı böyle bir dezinformasyonun etkisi altında mektupla ya da vicâhen bana bir târizde bulunsa ona durumu aydınlatıcı bilgi arz etmeyi de bir borç bildim. Bunu tekabbul eden bilim adamları olduğu gibi, sübjektif kanaatlerinde ısrar edenler de oldu. Hepsine de hakkımı helâl ettim. Sizin mektubunuza cevâbım da aynı selâbetli anlayış ve tutumun tezâhürüdür.



TBMM'nde bu iş için kurulmuş bulunan Araştırma Komisyonu'na takdîm etmiş olduğum 47 sayfalık açıklamamı ilişikte bilvesiyle bilginize takdîm ediyorum. Sabırla ve ilgiyle okuyacağınızı ümîd ederim.



Muhterem Kardeşim,


Tam 35 yıl Türkiye'ye Kürsü Profesörü, ÇNAEM1 Müdürü, Dekan, TÜBİTAK Bilim Kurulu üyesi, MBEAE Kurucu ve Yönetici Kurul üyesi, TAEK Başkanı ve daha niceleri gibi makāmlarda ve NATO Bilim Komitesi'nde, CERN2 Konseyi'nde OECD Nükleer Enerji Ajansı Yönetim Kurulu'nda, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı nezdinde hoca, mürebbi', yönetici ve temsilci olarak adâlet ve ihsân üzere ilimden ve akıldan sapmadan; kimseye, hiçbir gruba ve hiçbir mahfele sırtımı dayamadan; kimseye robot olmadan ve robotlaştırılmadan; kimseden de takdîr beklemeden hizmet ettim. İlmimin ve vicdânımın çizdiği yoldan da hiç inhirâf etmedim. Bunun için çok çile çektim. Dekanlık'dan, TÜBİTAK Bilim Kurulu üyeliğinden ve daha sonra TÜBİTAK BAYG'den3 istifa ederek ayrıldım; ve gene bu sebeplerden ötürü de TAEK Başkanlığı ve TÜBİTAK Danışmanlığı görevlerime son verildi. Bunun gibi ilkelere sâdık kalındığında Türkiye'de hizmet etmenin gerçekten de bir cihâd olduğuna kānîyim ama bütün bu çilelere rağmen hiç de karamsar değilim.



Mektubunuzun hayrlara vesiyle olmuş olması dileğiyle size sağlık ve başarılar diliyorum, muhterem Kardeşim.


Prof.Dr. Ahmed Yüksel ÖZEMRE






[1]ÇNAEM: çekmece Nükleer Araştırma Ve Eğitim Merkezi.

[2]CERN: Avrupa Nükleer Araştırmalar Merkezi.

[3]BAYG: Bilim Adamı Yetiştirme Grubu.

Tasarım & Geliştirme | kerataif